Fahri SARRAFOĞLU ile Necati Bey Vakfı’nda Şubat ayı konferansı

Şehr-i İstanbu’un bilinmeyenlerini ve tarihi mekanlarını Gazeteci Yazar Sayın Fahri SARRAFOĞLU’nun sunumu ile Necati Bey Vakfı’nda anlattık.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Fahri Sarrafoğlu/ Eyüp Sultan’da bulunan “tek padişah” türbesi olan Sultan Reşat Türbesi aynı zamanda yapılışı ile de bir edebi sergiliyor. Sultan Reşat, Eyüp Sultan Hazretlerine olan saygısından dolayı, türbenin yanına değil deniz tarafına yaptırmıştı ki, bu İstanbul’un manevi fatihi ve misafirine karşı bir saygısızlık olmasın. Öncelikle bir fotoğraf göstereyim size. Nedir bu fotoğraf? Sultanahmet Camii’ne, Fatih Camii’ne ve bir de Süleymaniye Camii’ne bir gidin, orada bu camileri gezenlerin kimler olduğuna bir bakın! Baktığınızda İstanbul’un sahibinin kim olduğunu görürsünüz. Fotoğrafta ne var? Yabancılar, turistler var. Yeni yeni şimdi Araplar geliyor. Eee bizim gençler nerede? Nerede üniversite gençliği? Bırakın dışarıyı, İstanbul’da yaşayan, üniversite okuyan gençlere “Fatih Camii nerede?” diye soruyorum, 5 yıl olmuş geleli ama İstanbul’dan bihaber. Öğrencilerime “Süleymaniye Camii’ni gördün mü?” diye soruyorum; onlar da “Ya hocam dersten vakit bulamıyoruz, gidemiyoruz” diyorlar.

“İstanbul’un sahibi kim?” diye sorduğumuzda “İstanbul’un sahibi gençler”diyebilirim ancak. Bu da tabi anlatılmayınca olacak iş değil. Tarihimiz gençlere kuru kuru anlatıldığı için onlar da sıkılıyor haklı olarak. Rakamsal bilgilerle,

 

tarihi olaylarla anlatılıp bırakılan bir tarih öğretme anlayışımız var. Bu cami şu tarihte yapıldı, mimarı şu, özellikleri de bu şeklinde anlatılıp geçildiği için gençler de haklı olarak sıkılıyorlar. Güzel bir cami, namaz kılıyoruz, evet. Ama bunun hikâyesi nedir? İşte onun için gençlere ve bunu anlatacak kişilere iş düşüyor.

 

“Fahri SARRAFOĞLU ile Necati Bey Vakfı’nda Şubat ayı konferansı” üzerine bir yorum

  1. Görüşünüzün tamamına katılıyorum zira edebi ve mantıklı düşünen birinin aynı sıkıntıdan yakınmıyor olması mümkün değil
    Gençlik gençligimiz yani evlatlarımız elden gitti gidiyor ama haberdar olduğumuz halde buna sessiz kalıp ilgi gösteremiyor kendi hallerine bırakıyoruz
    Hiç düşünemiyoruz ki yarın geldiğinde çok geç olup önüne geçilemeyecek hâl alıp döndürelebilme düşüncemizi harakete geçirmek bugünün zaman kaybı maliyeti yüzyıllara dayanacak belkide hiç mümkün olamayıp gayrimüslimler gibi yaşantı (maazallah) sürerek sonumuzu getirecegiz
    Bu günlük salıyoruz çayıra mevlamız kayıra vari ama çook büyük kayıp bir okadar da telafisi mümkün olmayan duyarsızlık hatamız hatalarımız

    Cevapla

Yorum yapın