“Fes” in sırrı püskülünde

Hazırlayan: Fahri  Sarrafoğlu

Bugün Kapalıçarşı’ya girdiğimizde tezgâhlarda hemen ilk dikkatimizi çeken “Fes” oluyor. Peki, nedir bu Fes’ in hikâyesi. 600 yıllık Osmanlı devletini son dönemlerde kullanılmaya başlanan FES ile mi hatırlayacağız.  İşte fesin hikâyesi ve fesin püskülünde saklı olan mesaj

Osmanlı’da fes ’in geldiği yer; Fas değil, Tunus’tur.   Fakat üretim yeri, ilk çıkış yeri Fas’ın Fes şehridir. Fes, tepesi düz, genellikle kırmızı, püsküllü, silindirik başlık. İsmini başlıca üretim merkezi olan Fas’ın Fes şehrinden alır. Başta Osmanlı İmparatorluğu olmak üzere birçok Müslüman ülkede kullanılagelmiştir. Yaygın olarak kullanılan kırmızı rengini kızılcık boyasından alır. Bununla birlikte hemen hemen her renkte ve desende fes üretilmektedir.

214380804_tn30_0

2.MAHMUD NEREDEN GÖRDÜ FESİ?
Osmanlı döneminde; giyim konusundaki ilk yenilik Padişah II.Mahmut zamanında yapıldı. 1826 yılında: sarık ve cüppe yasaklandı, devlet memurlarına, ilk kez; fes, pantolon ve ceket giyilmesi zorunluluğu getirildi. II.Mahmut; yeniçeriliği kaldırınca, onlardan hiçbir iz kalmaması konusunda çaba gösteriyordu. Bunu işiten; Kaptan-ı Derya Koca Hüsrev Paşa; Tunus’tan alınan fesi, tayfalarına giydirdi. İstanbul’a geldiğinde, tayfalarıyla birlikte padişahın huzuruna; başlarında fes ile çıkınca; II.Mahmut, fesi çok beğendi ve eski başlıkların atılıp, yerini fesin almasını emretti. 1832 yılında, bir genelge yayınlandı ve tüm ordu mensuplarının fes giymeleri zorunlu hale getirildi. Evet; Osmanlı’da fes’in geldiği yer; Fas değil, Tunus’tur.

Evet, takip eden dönemde; Sultan Abdülmecit; bütün memurlara, pantolon giymeyi zorunlu hale getirir ve kendiside gravat takarak, Osmanlılarda gravat takan ilk padişah olur. Zamanla; gravat, aydınlar arasında benimsenir. Padişah tarafından takılmasıda; yüksek sivil memurların ve devletin ileri gelenlerinin, gravat takmalarına yol açar. Birinci Dünya Savaşı bittiğinde, tüm devlet memurları gravat takıyordu.

OSMANLI’DA FES GİYMEME BOYKOTU NİYE YAPILDI?
Osmanlı Devleti İngilizler dışında Avusturya-Macaristan’dan da fes satın almıştır bir dönem. 1908’de Avusturya, Bosna-Hersek’i ilhak edince İstanbul’da Osmanlı Boykotaj Cemiyeti Avusturya feslerini protesto kampanyası başlatmıştır. Bu kampanya çok etkili olmuş ve çoluk çocuk, yaşlı genç tüm Osmanlılar başlarındaki fesleri çıkarıp üzerinde tepinmiştir.

OSMANLI’DA ŞAPKA GİYİLİYOR MUYDU?
Şapkayı; Türkiye’ye ilk getiren, Beyaz Ruslar’dır. 1900 lü yıllarda, İstiklal Caddesinde, şapkacı dükkanı açarak, yaptıkları şapkaları, azınlıklara satmaya başlarlar. İlk şapka takan Türk’ler ise; Avrupa’da yaşayan jön Türkler olmuştur. 1923 yılında ise; şapkayı ve Batılı giyim tarzını, yurtdışında ilk uygulayanlar; İnönü ailesi oldu. İsmet İnönü; Lozan’a, üzerindeki askeri üniformayı çıkararak, Fransa’dan getirilen frakla katıldı.

FESİN PÜSKÜLÜ NİYE ÖNEMLİDİR?
FESLERDE bir sus olan püsküller çeşitli biçimlerdeydi. Subaylarla erlerin, polislerin püskülü burma şeklindeydi, ortasında bir de tahta düğme bulunurdu. Zeybeklerin püskülleri serpme halinde uzundu. Bazı feslerde de «yaygın püskül» şekli vardı. Bu duruşu sağlamak için «ferahi» denilen dökme pirinçten bir tepelik kullanılırdı. «Ferahi», eski gümüş mecidiyeden az büyük, alt tarafında üç yerinden halkalı olup püskül bu halkalara, «ferahi» de ibiğin üzerine dikilirdi.

İliç feslerde püskül fesin her tarafını kaplardı. Bu püsküller rüzgârlı, yağmurlu havalarda birbirine karışırdı. Bazı açıkgöz Yahudi çocukları bu durumdan faydalanırlar, on para karşılığında püskülleri tarayıp düzeltirlerdi. En iyi püskül Dublin’den gelirdi. Fakat Tunus’un mavi püskülleri de bir hayli meşhurdu.

Tunus fesleri üzerine «ferahi» yerine «ay damga kâğıt» denilen, Beyazıt’taki eski yerli kâğıtçılar tarafından özel surette kesilen bir cins süs kullanılırdı. Bu çeşit fesleri ekmekçi, yağlıkçı, yorgancı ustaları gibi esnaf kodamanları giyerlerdi. Çocuk feslerine ise süs olarak nazarlıklar, muskalar, ziynet altınları gibi şeyler takılırdı.

Fes çeşitleri: 1 — Zuhat; 2 — Aziziye; 3 — Sıfır; 4 — Mecidiye; 5 — Hamidiye

FESLE İLGİLİ ESPİRİLER
Arkadaşları, yeni evli gence, bir çay sohbetinde:

-“Sen evleneli neredeyse bir sene oldu, ama maşallah sizin evden çıt çıkmıyor, siz hiç tartışmaz mısınız?” diye sorarlar.

“Hayır” diye cevaplar yeni evli genç ve ilave eder:

-“Akşam işten geldiğimde, kapı açılınca hanıma şöyle bir bakarım. Eğer hanım, eteğinin ucunu belinde topladıysa bilirim ki hanımın günü iyi geçmemiş ve havası yerinde değil.

Hiç ekmek, yemek sormadan usulca mutfağa süzülür, aceleyle birkaç lokma atıştırır ve ortalıktan toz olurum. Olur ya bazen de benim asabım bozuk olur. O zaman fesin püskülünü her zamankinin aksine soldan sarkıtırım.

O da bunu görür, asabi olduğumu anlar ve hiç sesini çıkarmaz, hemen yemeğimi, çayımı hazır eder. Etrafımda pervane gibi döner. Bu nedenle biz hiç kavga etmeyiz.

Dinleyenlerden biri:-“Peki birader, kapı açıldı, yenge eteğin ucunu belinde toplamış, sen de fesin püskülünü soldan sarkıtmışsın. İki taraf da asabi, o zaman ne olacak?” diye sormuş.

Ötekiler de “Hah! Şimdi ne olacak?” demiş.

Genç gülümsemiş;-“Bundan kolay ne var, fesin püskülünü hafif bir fiskeyle soldan sağa atarım” demiş.. gülücük

““Fes” in sırrı püskülünde” üzerine bir yorum

  1. Püskül olayi yanlis.

    Püskül eski HUN türklerinin bir sembolüdür ve Ati ila dünyaya hakim olduk veya her yere ayak bastik. biz AT üzerinde yasayan nomad bir milletiz demekdir.
    O Püskül o zamandan beri bunu sembole eder veya türkün gecmisini hatirlatir.

    Cevapla

Yorum yapın