“Gelecek kaygısı toplumu huzursuz ediyor”

SDÜ İlahiyat Fakültesi Din Psikolojisi Öğretim Üyesi Prof. Dr Habil Şentürk, gelecek kaygısının toplumu yıprattığına dikkat çekerek bu konuda orta yol tutulmasını tavsiye etti. Şentürk’ün toplumumuzda gelecek kaygısı ilgili sorularımıza verdiği cevaplar şöyle:

Röportaj:  Fahri Sarrafoğlu

*Geleceğe dair Kaygının ölçüsü ne olmalıdır? Hangi noktaya kadar bu durum normal kabul edilebilir ve hangi noktadan sonra zararlı sayılır?

Gelecek Kaygısı bir dereceye kadar normaldir, herkes bu Kaygıyı duyar. AncakKaygının ölçüsü kaçar da kişiyi rahatsız etmeye başlarsa, bunu normal karşılayamayız. Zaten normalle anormal arasındaki fark da bir derece farkıdır. Kaygısız olmak da fazla Kaygılı olmak da normal değildir. Normal olan, sağlıklı olan dengeli, aşırılıklardan uzak ve mutedil bir durumda olmaktır. Sevinirken de, üzülürken de; çalışırken de, dinlenirken de; kazanırken de, harcarken de ölçülü olmak gerekir. Burada konuyla ilgili bazı ayetleri hatırlayalım: “Allah sizi orta yolda olan (dengeli) bir ümmet kıldı” (Bakara, 2/143). “Ve onlar ki, harcadıklarında ne israf, ne de cimrilik ederler. İkisi arasında orta bir yol tutarlar.” (Furkan,17/67)

309-egitimevlilik111
Peki, normalin ölçüsü nedir hocam?
Normalin ölçüsü konusunu biraz açacak olursak, Kaygının aşırı hali, kişinin onu çekemez hale gelmesi, kendini iyi hissetmemesi, karamsarlık, ümitsizlik ve yılgınlık psikolojisi içinde olması, yaşama sevincini kaybetmesi, hayat şartlarına ve çevreye uyum problemleri yaşaması gibi durumlar, onun normal olmadığının, psikolojik yardıma ihtiyacı olduğunun göstergeleri olarak düşünülebilir. Bu durum onun kendisi ve yakın çevresi için bir problem olarak kendini hissettirecektir.
*Genelde kişide nelerin eksikliği geleceğe dair Kaygı duymasına yol açar? Yani nedenleri neler olabilir?

Gelecek Kaygısının nedenleri çok çeşitli olabilir. Kişinin sosyal güvencesi olan bir işi veya onu geçindirebilecek düzenli bir geliri yoksa, bazı sebeplerle hayatını güvende görmüyorsa, içinde bulunduğu ortamı biyolojik ve psikolojik sağlığı bakımından riskli buluyorsa, bu gibi durumlar onda bir gelecek Kaygısı, endişesi uyandırabilir. Ayrıca kişinin içinde bulunduğu aile ve toplumda kendisine değer verilmediğini, dışlandığını hissetmesi, dini ve manevi değerlerin, yardımlaşma ve dayanışma duygularının zayıflaması da onda gelecek Kaygılarını artırabilir.

TEVEKKÜL ANLAYIŞI İSTİSMAR EDİLİYOR

ekonomik_kriz2

*Sonuçta bu Kaygı bir anlamda kişinin hayatına dair kontrol çılgınlığından da kaynaklanıyor. Bunun ölçüsünü kaçırmak kişiyi şirke götürür mü? Ya da tevekkül etmemekle bağlantısı nedir?

İslam’da, kulun Allah’a güvenmesi manasında bir tevekkül inancı vardır. Ancak bu tevekkül kavramının doğru anlaşılması, bu anlayışta da bir ölçünün olması gerekir. Bu ölçüyü biz şöyle belirtebiliriz: Mümin, elinden gelen maddi ve manevi tedbirleri aldıktan sonra, Allah’a dua etmek, sonucu tevekkülle beklemek durumundadır. Tedbirde aşırıya gitmek, ya olmazsa gibi korku ve endişeler içinde kıvranmak gerekmez. Tedbirini aldıktan sonra, işi Allah’a bırakmak, O’na güvenmek kulu rahatlatacaktır. Bu psikolojik tavır da kişinin gelecek Kaygısını azaltarak kendisini daha bir güvende hissetmesine yardımcı olacaktır.

*Kuran-ı Kerim’de ve hadislerde konuyla ilgili bilgi mevcut mudur?
Kur’an’da, bu husus şöyle belirtilmektedir: “Biz, nefsinin ona neler fısıldadığını biliriz. Çünkü Biz, ona şah damarından daha yakınız” (Kaf, 50/16). “Kullarım sana, Beni sorarlarsa bilsinler ki, Ben çok yakınım; dua edenin duasına her zaman karşılık veririm. Öyleyse onlar da Bana karşılık versinler ve Bana inansınlar ki doğru yolu bulsunlar.” (Bakara, 2/186)

Kulun, Allah’a olan inancı ve güveni de büyük bir manevî dayanak ve destek sağlayarak onu, hayatta karamsarlıktan koruyup iyimserliğe yöneltecek, geleceğe daha umutlu bakmasını sağlayacaktır. Çünkü Allah’a güvenen kişiler, hayatın zorlukları karşısında pes etmezler, üzüntü, keder ve sıkıntı onları fazla etkilemez, birtakım olumsuz olaylar ve şartlar karşısında onların aşırı derecede üzülmelerini engeller. Allah ve ahiret inancı mümini, ölüm karşısında daha güçlü, ölümü onun için daha az ürkütücü ve daha katlanılabilir kılacaktır.

indir

*Ve gelecek Kaygısını ne şekilde kontrol edebiliriz?

gelecek Kaygısını kontrol edebilir miyiz, ne kadar kontrol edebiliriz? Edebiliriz, şöyle: Bu konuda öncelikle inanç ve değerler dünyamızın ne kadar donanımlı olup olmadığı önemlidir. Varlıklara, olaylara ve hayata bakış tarzımız nedir, hayatın gerçekleri karşısındaki tutumumuz ne derece olumlu, uyumlu ve aktiftir?

Allah’a güvenmekten, tevekkülden bahsederken kafamızda bu kavramlar ne kadar net ve doğru bir yerdedir, ne kadar sağlıklı bir fonksiyona sahiptir, buna göre sonuçlarını görebiliriz. Tedbir ve takdir anlayışı, uygulaması da aynı şekilde önemlidir. Tedbirimizi alabildiğimiz oranda gelecek Kaygımızı kontrol edebiliriz.

Ama tedbir anlayışında da kul olduğumuzun, aciz olduğumuzun farkında olmak, kontrol gücümüzün de bir sınırı olduğunu bilerek elimizden geleni yaptıktan sonra gerisini Allah’a bırakmak, O’na güvenmek ve dayanmak durumundayız. Yoksa sizin de yukarıdaki soruda dediğiniz gibi, “Kaygı bir anlamda kişinin hayatına dair kontrol çılgınlığından da kaynaklanıyor.” Olabilir.

Yorum yapın