‘Harcadığın kadar itibar gör anlayışı kölelik’

İktisadi Girişim ve İş Ahlakı Derneği Başkanı Şükrü Alkan, ”Daha fazla kazan, daha fazla harca ve harcadığın kadar itibar gör anlayışı insanı köleleştirdi.” dedi.

 

Fahri Sarrafoğlu’nun röportajı

İktisadi Girişim ve İş Ahlakı Derneği Başkanı Şükrü Alkan: “Daha fazla kazan, daha fazla harca ve harcadığın kadar itibar gör anlayışı insanı köleleştirdi



HARCADIĞIN KADAR İTİBAR GÖR ANLAYIŞI VAR
-Günümüzün mevcut iş  ahlakını (beğemediğimiz yönleri ile ) tanımlayabilir miyiz? Nereden nereye geldik, bir zamanlar siftah etmeyen komşusuna gönderirken bugün neler oluyor acaba… Kısaca mevcut iş dünyasın ahlakından bahsedebilir miyiz?
Evet, sizin de bahsettiğiniz gibi bir zamanlar durum böyleydi. Çarşı ve pazarlarda esnaflar hem tüketiciyi korurlardı hem de aynı  çarşıda ve pazarda esnaflık yapan diğer insanları. Onlara maddi ve manevi desteklerini her daim gösterirlerdi. Bu hem bir sistemdi hem de toplumsal olarak bir gelenek oluşmuştu.

Ancak modern zamanlarda durum değişti. Daha fazla kazan, daha fazla harca ve harcadığın kadar itibar gör anlayışı insanı köleleştirdi. İnsan kendi kendini bir meta haline getirdi. Daha fazla kazanma hırsı  insanı, fıtratından gelen güzel hasletlerden uzaklaştırdı.  Ahlaki değer ve yargılarını köreltti ve başarıya giden her yolun mubah olduğu bir iş hayatı kapımıza dayandırdı. Ticaretin şekli her geçen gün değişiyor bu değişim özellikle yeni iş ahlakı davranışları ortaya çıkarıyor. e-ticaret, çek, senet uygulamaları vs. birde buna krizler eklenince sorunlar daha bir artış gösteriyor.

YETER Kİ İNANANLIM AHİLİK RUHU YENİDEN DİRİLİR
-Bir zamanlar AHİLİK vardı. Yani kardeşlik üzerine kurulmuş olan bir iş ve esnaf dünyası… Onlar geçmişte mi kaldı, yeniden KARDEŞLİK üzerine kurulu bir iş dünyası yeniden tesis edilebilir mi?

Bilindiği üzere Ahilik bir esnaf teşkilatıydı. Bu teşkilat ahlak ve dayanışma ilkeleri üzerine kuruluydu. Üretimde standartlaşma, eşit malda eşit fiyat, ürünlerde kaliteyi sağlama, üretilen ürünü pazarlama gibi kendilerine şiar edindikleri güzellikler vardı.  Ve bu esnaf birliği sizin de ifade ettiğiniz gibi kardeşlik üzerine kuruluydu.

Tabi ki bahsettiğimiz Ahiliği biraz daha açabilmek adına soruyu biraz da tersten sormamız gerekmektedir. Kimler buraya alınmazdı sorusu bu birliğin önemini hatırlatıyor: Küfredenler, yalan söyleyenler, kan dökenler, başkalarına tuzak kuranlar, stokçuluk yapanlar, ikiyüzlü davrananlar, ortalığı karıştıranlar, vb.

-Peki, bütün bunlar geçmişte mi kaldı? Yeniden hayata geçirilemez mi?
Az önce bahsettiğim güzelliklerin geçmişte kalmadığını düşünüyorum. O güzellikler bugün de var. Tabiî ki çirkinlikler de… Ancak günümüz iş dünyasında bu türden birlik tesis etmek çok da zor görünmüyor. Yeter ki iş dünyasında insanlar buna inansın, bunun gerekliliğinin farkına varsınlar.

İşte İktisadi Girişim ve İş Ahlakı Derneği (İGİAD) olarak gayemiz bu, farkındalık oluşturmak. Ancak bu alan sadece bizim sorumluluğumuzda değil. İş dünyasının diğer kurumları, vakıfları, dernekleri hatta kamu kurumları bu konu üzerinde daha fazla düşünmeli. Bir şeyi görmezden gelmek onun olmadığı anlamına gelmiyor. Önce el birliğini yapmalıyız biz kurumlar olarak, üzerimize düşeni ifa etmeliyiz. Durumu tespit etmeliyiz. Eksikler neler, hastalıklar neler bunları ortaya koyduktan sonra reçeteyi yazmalıyız. Ve tabi ki uygulamalıyız. İş ahlakının egemen olduğu bir iş dünyası oluşturmak için bu şart.  

GAYMENİN YERİNE KREDİ KARTI KAİM OLDU

{SAYFALAMA}

-Çocuğundan büyüğüne kadar herkesin elinde kredi kartı var. Aslında paranın dönmemesi açısından belki de güzel olabilecek bir sistem iken art niyetle bir insanın cebinde 4–5 tane kredi kartı var… Çünkü bir yeri kapatmak için başka bir yerden açık veriyor. Kısaca piyasanın bu şekilde ki durumu hakkında ki görüşleriniz nelerdir?
Kredi kartının köşe başlarında bir kimlik fotokopisiyle dağıtıldığı  günleri de hatırlıyoruz. Sonraları bu durum düzeltildi belki ama görüyoruz ki yeterli değil. Yeni düzenlemelere ihtiyaç  var.  

Kredi kartları farklı tanıtıldı her yerde. Bu yüzden toplumumuzda çok rağbet gördü. Bin liralık aylık geliri olan insanların cebinde on bin liralık limiti olan kartlar var. Gerisini siz düşünün, borç batağında insanlar, intihara kadar gidenler, yok olan aileler…
Kredi kartlarını art niyetli kullanarak piyasayı ve insanları  sıkıntıya sokan insanları kınıyorum…

1840’da madeni para yerine kâğıt para tedavüle girdi. Kâğıt para onun yerine kaim olduğu için ona insanlar Anadolu’da asırlardır  “gayme” diyorlar. Günümüzde ise “gayme” kredi kartları… Para yerine kaim oldular. Sanal bir şey. Aslında olmayan bir parayı harcıyorsunuz belki de. Bu bir yere kadar piyasayı rahatlatsa da, piyasanın nakit para ihtiyacı var. Bu konu da ciddi bir sorun olarak dikkat çekiyor. Piyasalarda nakit akışının ve döngüsünün sağlanması gerekir.      

TÜKETİCİ ALIŞKANLIKLARINI DEĞİŞTİRMESİN
Sözümüz sadece iş  dünyasına değil elbette üretici de tüketici de esnaf da müşteri de bir ahlak zafiyeti içerisinde diyebilir miyiz? Yani müşteri kaliteye değil ucuza bakarak 40 yıllık alışkanlığını değiştiriyor, ya da esnafın zaafını kullanarak ona zarar veriyor… Halkımıza da görevler düşüyor mu?

Halkımız  şunu iyi bilmeli ki, her şeyin bir ederi vardır. Yani bir kalemin ortalama fiyatı üç lira ise, ben gidip de 1 veya 2 liraya kalem almamalıyım. Çünkü burada bir kalitesizlik var, bunu ucuza mal etmek için yapılan sahtekârlık var. Tüketici bunu bilmeli. Elbette halkımız kaliteyi uygun fiyata almalı, ancak genel itibariyle tüketiciler kalitesizliği düşük fiyata alıyorlar. İnsanlar alışkanlıklarını değiştirmesinler, iyi ürünü, kaliteli ürünü satın alsınlar. Pazarlıklarını da yapsınlar tabi…

ÇALIŞMADAN PARA KAZANMAK OLMAZ
-İş ahlakı dedik yine oradan devam ettirelim istiyorum..Türkiye’nin durumu malum, peki iş ahlakı diğer İslam ülkelerinde sizce durum nasıl? Türkiye’den de daha iyi bir konumdadır(!) umarım… Ya da örnek alabileceğimiz yönleri var mı? Mesela şu ülkenin şu davranışı çok güzel ya da şu ülkenin şu özellikleri iş dünyası olarak benimsenebilir denebilir mi?

İslam ülkeleri ile iş yapan İGİAD üyeleri var. Onlardan aldığımız bilgilere göre, Türkiye’yi İslam ülkeleri ile kıyasladığımız zaman biz daha iyi durumdayız. Oralarda genelde diktatörlük rejimi var. Her ne kadar şer’i hükümler olsa da insanlar tepeden dayatma olarak algıladığı için bunlara uymuyorlar. Piyasada borçların ödenmesi konusunda çoğu zaman sıkıntı oluşturuyorlar, komisyonculuk yapmak ve haksız yere para kazanmak da yaygın. Birçoğu çalışmadan para kazanma derdinde ve verilen sözde durmama yaygın. Bu durum sıkıntı oluşturuyor.

Bankalarla iş dünyası çalışmak zorunda, peki özel finans kurumları bu konuda sizce bir can simidi olma özelliğini koruyor mu, bu kurumlara dönük eleştiri veya tavsiyeleriniz var mı? Özellikle iş ahlakı açısından.

{SAYFALAMA}

-Sorunuzun bizi ilgilendiren kısmı katılım bankaları ile ilgili olan bahsi. Bununla alakalı konulara periyodik yayımladığımız dergimiz İGİAD Bülten’de yer vermiştik. Bu konuyu orada tartışmıştık.  
İş ahlakı açısından bu kurumların yeterli olmadığını düşünüyorum. Sosyal sorumluluklarını yerine getirmiyorlar kanaatindeyim. Özellikle katılım bankacılığının önemli görevlerinden biri de toplumsal refaha katkı sağlamaktır. Ne yazık ki bunu göremiyoruz. Yine bildiğiniz üzere, bu kuruluşlara hassasiyet sahibi insanlar gidiyorlar. Ancak duyuyoruz ki müşterinin talepleri yeterince karşılanmıyor.  

Yaklaşan ikinci ekonomik küresel dalgadan etkilenmemek için tacirler borçlanmalara özellikle de banka borçlanmalarına karşı tedbir alsınlar. Borçlanmaya ve bankalar ile olan ilişkilerine dikkat etsinler.    
 
-Yeni ANAYASA çalışmaları gündemde iş ahlakı açısından bakarsak bu konunun anayasa ile düzenlenmesi ya da teminat altına alınması nasıl olur?
Tabiî ki hukuk ve ahlak birbirinden bağımsız düşünülemez. Toplumsal olarak değerlerimiz anayasamızda yer almalı. Yoksa amaçlanan hedeflere ulaşılamaz ve toplumun ihtiyaçlarını karşılayacak sivil bir anayasa ortaya çıkarılmaz. Kişilerin hak ve hürriyetleri anaysa ile güvence altına alınır. Dolayısıyla iş ahlakı gibi insanın merkezini teşkil ettiği bir alanın da anayasal hükme bağlanması gerekir. İş dünyası ve büyüyen ekonomimiz için en önemlisi de insan faktörü için bunu önemsiyorum.

TACİRLER VERDİKLERİ SÖZÜ YERİNE GETİRMELİLER
-İş dünyasına dönük tavsiyelerinizi kısaca alabilir miyiz? Özellikle sözünde durma konusunda neler söylenebilir?

Tabi ki iş ahlakı sadece işvereni bağlamıyor. İş ahlakının iş görene bakan tarafları da var. Ancak işverene daha fazla sorumluluk düşüyor. Çünkü piyasada bulunan, alıp-veren, söz veren, vaatlerde bulunan, rekabet eden, istihdam sağlayan reklam yapan kendisi. Özellikle tacirler verdikleri sözleri yerine getirmelidirler. Yaptıkları anlaşmalara uysunlar. Borçlarına sadık kasın ve zamanında ödesinler. Kötü ürünü piyasaya sürmesinler. Hırslarına boyun eğerek çalışanlarına düşük ücret takdim etmesinler, onlara insanca yaşayabilecekleri bir miktar belirlesinler, kanaatsiz olmasınlar, iş görenler arasında ayrım yapmasınlar…

-Sorularımıza verdiğiniz cevaplar için teşekkür ediyoruz…
Bizde moralhaber.net sitesinde verdiğiniz imkan için İGİAD olarak teşekkür ederiz…

 

Moralhaber.Net

Yorum yapın