Dikkat ! “Tehlike anında kırınız”

Yazan: Fahri Sarrafoğlu

Genç kadın trenle İstanbul’dan Ankara’ya gidiyordu. Tren hızla bir taraftan hızla ilerlerken onun  kafasında düşünceler de hızla ilerliyordu.  Halbuki istese Ankara’ya uçakla daha çabuk gidebilirdi ama o dertlerinden kurtulmak, bir an olsun rahatlamak daha doğrusu kendince “kafasını “ dinlemek istiyordu. İye de hiç de öyle olmadı. Trene bindiği andan itibaren sanki düşünceler yağmur gibi üzerine üzerine hücum ediyordu.  Aman Allah’ım güya kaçmak istemişti. Etrafı seyrederek rahat bir yolculuk yapacaktı, ama daha tren gardan kalkmadan yine düşüncelere boğulmuştu. Hem ne düşünceler, hiçbir zaman gerçekleşmeyecek olan düşünceler, yani fantezi ile hayal ile uğraşıyordu. Neler yoktu ki, daha evlenmemişti ama acaba evleneceği eşi nasıl olacaktı, kayın validesi, ya çocuğu olursa onu nasıl büyütecekti, peki işi, kariyeri ne olacaktı?  O zaman biraz daha durup evlenmese miydi.? Arabasını yeni almıştı fakat  sokakta park halindeyken bir çarpmış kaçmıştı, daha da yeniydi, acaba değiştirmeli-miydi, oturduğu semti artık değiştirmeliydi, öyle ya hem çok kazanıyordu artık bak sana arabayı da sokakta iken vurup kaçmışlardı…

Düşünceler, hayaller, fanteziler hepsi birer birer gelip gidiyor adeta her bir düşünce bir iğne gibi vücuduna batıyor canı yanıyordu.  Trende bu arada hızla ilerliyor ve neredeyse Ankara-Polatlı’ya girmek üzereydi.  Ama nereye geldiğinin, nasıl geldiğinin farkında bile değildi, kendisi sanki trenin hala İstanbul-Adapazarı arasında olduğunu düşünüyordu.

İETT OTOBÜSLERİNE 'ACİL DURUM BUTONU' GELİYOR. (İHA/İSTANBUL-İHA)

Ama o da ne tren büyük bir gürültüyle sarsılarak aniden durdu! Genç kadın vagonda tek başınaydı ve dalgındı. Kalbi korku ile çarpıyordu. Gürültü ve seslere doğru baktı.  Dışarıda bir kalabalık vardı, diğer vagonlarda bulunan herkes merakla aşağı inmiş ne olduğunu soruşturuyordu. Neyse ki birazdan vagon içine duyuru yapıldı. “Sayın yolcularımız, ani duruş için hepinizden özür dileriz. Yanlış makasa giren karşımızdaki başka bir trenle çarpışmamak için makinist tarafından tren aniden durdurulmak zorunda kalmıştır. Büyük bir faciayı önlemek adına yapılan bu hareketten dolayı hepinize geçmiş olsun derken deneyimli makiniste de önceden görerek bu büyük faciayı önlediği için sizler adına teşekkür ederiz.”

Genç kadın önce etrafına baktı. Bir taraftan o kadar sürenin nasıl geçtiğine şaşırıyordu. Güya trene etrafı seyretmek için binmişti. Kafasını dinleyecekti ama bak Polatlı’ya gelmişler farkında değildi. Ve büyük bir kaza atlatılmıştı. Ya makiniste kendisi gibi dalgın olsaydı. O da olmayacak hayaller, gerçekleşmeyecek fanteziler ve kendi kendine ürettiği vesveseler üzerine kafayı meşgul etseydi. Şu anda her iki trende de belki yüzlerce insan hayatını kaybedecekti. Tehlike anında kırılan o “ İmdat Butonu”   birçok kişinin hayatını kurtarmıştı işte !!!

 Kısaca:  Allah insanları “tekamül etsin” yani kendisini geliştirsin diye yarattı. Ahsen-i takvim, diyor, yani en güzel şekilde yarattık. O zaman bize düşen en güzel şekilde dünyada tekamülümüzü devam ettirmek.  Herhangi bir kazaya sebep olmadan, hayat yolculuğunu devam ettirmektir . Ama ANI YAŞAYARAK.  Eğer, “anı “ yani tasavvufi tabirle “İbnul’ Vakt” . Zamanını sağlam ve verimli bir işle geçirmesi manasındadır. “vaktinin oğlu”  yaşadığı an içerisinde kendisi için en iyi, en faydalı olanı bilmesini ve bununla meşgul olmasını kaydederler. Eğer, anı kaçırırsanız, farkında değilseniz HEMEN İMDAT BUTONUNA BASIN… Durun ve tekrar yola devam edin. Belki geri geri gidebilirsiniz, belki zaman kaybedersiniz, ama en azından makastan çıkmaz gideceğiniz yere, yani menzile varırsınız. Zaten de istenilen budur, ne zaman ulaştığınız değil  asıl olan yolda devam etmek, ve hedefe doğru yol almaktır.

Yorum yapın