Materyalizm tüketici ahlakını zayıflatıyor

 

Prof.Dr. Ömer Torlak: “Sade vatandaş kime inanacağını şaşırmış durumda “

images

Prof. Dr. Ömer Torlak(Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi ) ile Türkiye’deki Tüketicilerin eğilimi ve özellikle Tüketicinin değişimi üzerine  kısa bir sohbet yaptık.

Torlak, yaptığı özel açıklamalarda ilginç tespitlerde bulunarak Tüketicinin üzerindeki güçler üzerinde önemli bilgiler verdi.

 

Türkiye‘de Tüketici ahlakı konusunda neler söyleyebilirsiniz. Bilinçleniyor muyuz?

Türkiye’de Tüketici ahlakı bakımından genel hatlarıyla bir bilinçlenme olduğunu söylemek mümkün olmamakla birlikte, olması gereken noktanın uzağında olduğumuz da gerçektir. Bu duruma yol açan temel birkaç  sebep olarak; Tüketicilerin sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik açıdan eksiklikleri yanında, işletme yönlü çabaların rekabet adına çıkarcı tavırları ile denetleyici kamusal ve kurumsal düzenleme eksiklikleri sıralanabilir.

Bunun sebebi nedir?

Tüketicilerimizin hala önemli bir kısmının ekonomik yetersizliklerle başa çıkmaya çalışması  söz konusudur. Bunun yanında, gereğinden fazla hızlı tüketim toplumuna geçişin beraberinde getirdiği kanaatsizlik ve beraberindeki tatminsizlik de Tüketicilerin daha fazla tüketme isteğine yol açmakta ve bu esnada hem ürün içeriği, hem çevre ve insan sağlığına etkileri ve hem de atıklar bakımından bilinçli davranışlar azalabilmektedir. Öte yandan dayanışma kültürü de göz ardı edilmektedir. Değişen hayat tarzları da bilinçli tüketimin ve Tüketici ahlakının bir yönüyle pozitif etkilerken, bir yönüyle ise negatif etkileyebilmektedir.

torlak

Özentinin de etkisi var diyebilir miyiz?

Özellikle özenme adına yeterince sindirilmeden ve içselleştirilmeden hayat tarzı ve tüketim kalıplarının değişmesi söz konusu etkiyi artırmaktadır. Tüketici ahlakının yetersiz gelişmesinde işletme ve pazarlama yönlü çabalar da zayıflatıcı etkide bulunabilmektedir. Yetersiz, eksik ve yanlış bilgilendirici unsurlar, daha fazla ürüne sahip olmanın ne pahasına olursa olsun özendirilmesi ve daha fazla satabilme adına haksız rekabet oluşturucu işletme davranışları, Tüketici ahlakının gelişmesinin önünde engel olabilmektedir. Bu noktada gerek kamusal gerekse sivil toplum örgütlenmeleri adına kurumsal düzenleme ve denetleme eksiklikleri de Tüketici ahlakının yeterince gelişememesine yol açmakta, Tüketici bilincinin önünde önemli bir engel olarak durmaktadır.

Aile kurumu yozlaşıyor

Tüketici ahlakının bozulmasının ilk çıkış noktası neresidir?

Tabii bu aşamada, ahlaki değerlerdeki genel yozlaşmanın, aile kurumundan başlamak üzere toplumda yayılması da tüketim eylemi bakımından Tüketici ahlakının olması gereken noktadan uzak kalmasında göz ardı edilmemesi gereken çok önemli bir başlık olarak anılmalıdır. Şimdi bu noktada son olarak kafa karıştırıcı araştırmalar, raporlar, bilim insanları ve kurumların açıklamalarına da değinmek yararlı olur. Feyerabend’in dediği gibi adeta günümüzde sade vatandaşı “bilim insanların cenderesinden” kurtarmaya gerçekten fazlasıyla ihtiyaç olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Gazeteleri okuyan, televizyonları izleyen, panellere katılan ve bir şekilde bunlarla muhatap olan sade vatandaş kime inanacağını şaşırmış durumda, Bu halde iken Tüketicinin ahlaki davranması nasıl mümkün olacak, doğrusu zor gözüküyor.

Materyalizm Tüketici ahlakını zayıflatıyor

Materyalizmin Tüketici ahlakı üzerine yaptığı çöküntü konusunda neler söyleyebiliriz?

Materyalizm, en genel ve sade tanımıyla; daha fazlasına ve daha iyisine sahip olma arzusu, sahip olduklarıyla yetinmemedir. Bu durumda, modernizm eliyle materyalist felsefenin bireyde daha kalıcı yansımaları olduğunu görmek çok kolaydır. Toplumsal ve kültürel değişmekle birlikte ve hatta farklı inançlar da söz konusu olsa, materyalizmin bireyi daha fazla cenderesine aldığı ve dolayısıyla körü körüne bir Tüketici haline getirdiği söylenebilir. Dolayısıyla, bu halde hareket eden bir Tüketicinin Tüketici olarak eylemleri nedeniyle gerek kendisine, gerek etrafındakilere ve gerekse çevreye yönelik olarak duyarlı olmasını beklemek yanlış olacaktır. Özetle, materyalist duygu ve eğilimler arttıkça Tüketici ahlakında zayıflama kaçınılmaz olacaktır.

Hocam, Reklamlar konusuna  gelmek istiyorum Reklamlar Tüketiciyi sömürüyor diyebilir miyiz?

Reklamların Tüketiciyi sömürüyor şeklinde genel bir yargılama, doğrusu ekonomik faaliyetlerin tamamını toptancı mantıkla karalama olacaktır. Böyle bir toptancı yaklaşım yerine olgusal bakılmasında fayda olduğu kanaatindeyim. Reklamın elbette iyisi de kötüsü de olduğu gibi, olumlusu ve olumsuzu da vardır. Bir Reklam, Tüketiciye, rakiplere ve toplumdaki kültürel değerlere etkileri bakımından değerlendirilebilir.

Bu noktada, Tüketiciyi eksik, hatalı ve yanlış bilgilendiren, haksız rekabet oluşturan, rakipleri kötüleyen, oldukça materyalist bakış açısının yaygınlaşmasına yol açabilen, tükettikçe mutlu olunabileceği ve statünün sahip olunanlarla artacağı vurgusunu yapan, insanın tatmin edilmemiş duygularını sürekli kaşıyan Reklamların Tüketici ve genelde de pazarlama ahlakına aykırı oldukları açıktır. Ancak Reklamlar Tüketiciyi bilgilendirme, satışlara pozitif katkı yanında ekonomik katma değer oluşturma özellikleriyle de olumlu etkilere sahip olabilirler.

Dini değerler ibadet kavramı içine hapsedildi

Dini değerlerin günümüz iş dünyasındaki yeri konusunda neler söylenebilir… Yani bir kısmı ticari çıkarı için istismar ediyor, bir kısmı ise gerçekten samimi… Ne dersiniz?

Din, bilindiği üzere hayatın tanziminde yol gösterici, rehberlik edici kurallar bütünü olarak tanımlanabilir. Dolayısıyla, dini değerlerin hayata rehberlik etmesi doğaldır. Aydınlanma felsefesinin insanlığa verdiği en büyük zararın tam da bu noktada olduğunu söylemek yanlış olmasa gerek diye düşünüyorum.

Seküler düşünce, yaşana hayat algısında tam bir ikilik oluşturma suretiyle, dini değerlerin insanın davranışları ve kararlarından uzaklaştırılmasına yol açmış, dini değerleri sadece sınırlandırılmış bir ibadet kavramı içine hapsetme başarısını göstermiştir. Hal böyle olunca, iş dünyasında dini değerler unutulmuş, yok sayılmış, bilerek ya da bilmeyerek hatalı davranmaya karşın dindar olduğunu düşüne ya da hisseden insanlar şekli ibadetlerinde “günah çıkarma” eylemlerinde bulunmaya çalışır olmuşlardır.

Dini değerler istismar ediliyor

Bunu genel bir yargı olarak kabul edebilir miyiz?

Elbette, bu hususu da genel bir yargı olarak söylememiz haksızlık ve adaletsizlik olur. Bu konuda dini değerlerini kurumsal ve kamusal düzenlemelerin baskısına rağmen hassasiyetle hayatına ve işine yansıtma çabası içinde olan ve hala sekülerleşme karşısında ayakta kalma çabasındakilere haksızlık yapılmaması gerekir. Bu yönde kişisel ve kurumsal gayretler her dönemde olmuştur ve olmaya da devam etmektedir.

Ancak iş dünyasının ve rekabetin genel anaforu içinde maalesef çoğunluğun dini değerleri duyarlı bir şekilde iş dünyasındaki davranış, uygulama ve kararlarına yansıtmadıkları ve hatta bir kısmının bu değerleri istismara yönelik çaba içinde oldukları da söylenebilir. Üstelik istismar edenlerin bir kısmının dindar olmadıklarını da söylememiz gerekir. Onlar da tersinde dini değerleri istismarla pazardan daha fazla pay kapmanın çabası içinde olmaya devam etmektedirler. Zaten materyalist düşüncenin kendini her hal ve şarta hazırlayabilmesi ve bukalemun olarak nitelendirilmesinin altında biraz da bu gerçeklik yatmaktadır.

Helal gıda konusuna gelmek istiyorum. Tüketiciyi ve inançlı kesimi korumak için var  ama sanki burnuma istismar kokusu da gelmiyor değil. Bu konuda orta yol nedir?

İşte tam da bu noktada sormuş olduğunuz helal gıda konusuna gelirsek, helal gıda sertifikalama konusunun ve bu pazarın yaygınlaştığı ülkelere, şirketlere ve kurumlara bakıldığında, istismar boyutunun olabileceği akla gelmektedir. Helal gıda ve bu konuda sertifikasyon konusu ilk sorduğunuz Tüketici ahlakıyla da yakından ilişkili bir konu elbette. Duyarlı olmaya çalışan, bilinçli bir Tüketici ya da onların oluşturduğu toplulukların böyle bir ihtiyaçları var. İnsanlar gerçekten zaman kandırıldıklarını düşünüyorlar ve hepsinden önemlisi dini değerlere bağlılık oranında haram olandan kaçınmak istiyorlar ve bugün üretilen ürünlerin menşei, içeriği, imal tarzı ve sunumu bakımından yeterince ayrıntıya ve gerçeğe ulaşmak da çok zor.

Hele birey düzleminde bunları başarmak neredeyse imkânsız. Bu durumda sertifikalama kuruluşları önemli hale geliyor. İşte tam da bu aşamada bu durumdan menfaat elde edilebilir mi diye bakıldığında cevabımız maalesef evet oluyor. Toplumdaki genel ahlaki yozlaşmadan bağımsız değil bu konu da. Şayet iş ahlakında, ahlaki değerlerde yozlaşma varsa, düzenleyici ve denetleyici mekanizmalar yeterli değilse maalesef bu konular da istismar edilebilir. Dolayısıyla, iş gelip toplum içinde bireyin nitelik, yetenek ve ahlaki açıdan bilinçli ve duyarlılıklara sahip olarak yetiştirilmesine dayanıyor.

Bugün tv ve radyolardan bir anons yapılıyor ve deniyor ki filan mağazanın açılışı var şu şu ürünler yüzde 90 ucuz… Geceden kuyruğa giriliyor… Ne dersiniz yapan mı haklı, gidip alan mı haklı?

Ürünlerin fiyatlarının ucuz olup olmadıklarının gerçekte anlaşılabilmesi için maliyetleri bilmeye ihtiyaç var. Bugün için Tüketicilerin kral, seçme özgürlüğüne sahip oldukları söyleniyor ama gerçekte bunun tam tersi gibi. O kadar çok ürün arasından karşılaştırma yapıp seçme özgürlüğü aslında bir paradoks gibi duruyor. Firmalar birbirleri ile gizli veya kısmen açık fiyat anlaşmasıyla gerçek maliyetlerin oldukça üzerinde bir fiyat seviyesiyle çıkabiliyorlar Tüketici karşısına.

Bu durumda görece fiyat düzeyleri oluşuyor ve sonra da fiyat indirimleri, ıskontolar, promosyonlar ve küsuratlı fiyat, gün içinde değişen fiyat gibi fiyatlandırma uygulamalarıyla Tüketici zihninde ucuzluk algısı oluşturulabiliyor ve talep ötesi satın almalara yönlendirilebiliyor Tüketiciler. Genelde materyalizmin de zaten aradığı bu. Elbette burada da toptancı mantıkla bir yargılama yapmak haksızlık olur. Gerçekten indirim yapan ve Tüketici lehine fiyat belirlemeye çalışan şirketlerin hakkını da yememek gerekir. Aksi halde gelede işletmecilik özelde de pazarlama çabalarının ekonomik katkılarını yok saymış oluruz.

Röportaj: Fahri Sarrafoğlu

Yorum yapın