M.Yaşar Soyalan:“Kur’an ile arkadaş olmak” önemli

Araştırmacı Yazar Mehmet Yaşar Soyalan ile Kuranın anlaşılması ve Kuran mealleri üzerine kısa bir söyleşi gerçekleştirdik….Biz sorduk o cevapladı. İşte söyleşinin ayrıntıları…

Röportaj: Fahri Sarrafoğlu


Kuranın ilk emri OKU olmasına rağmen sizce KURANI nasıl okuyoruz, anlayarak mı? Yani okuma çok, milyonlarca hatimler var ama anlayarak ya da bu sene bir milyon meal okuduk gibi bir cümleyi göremeyiz, neden acaba?

Kur’an anlaşılsın ve yaşanılsın diye gönderilmiş bir kitaptır. Ancak çok uzun yıllardır, sadece sevap kazanmak veya ölülerin arkasından günahlarının affedilmesi için okuna gelmektedir. Kur’an’ın Mushaf olarak korunmasının  ve Arapça metninden de okunmasını çok önemsiyorum ancak bu mealiyle birlikte okunmasının daha anlamlı olacağını düşünüyorum. Çünkü bu ilahi kelam, kendisine inananların zihinlerini yeniden inşa etmek ve hayatlarını düzenlemek için gelmiştir. Bunun gerçekleşebilmesi için de O’nun anlayarak okunması gerekir. Bu da ancak herhangi bir Kur’an mealini okumakla mümkün olur.

yeni-resim

 

Peki, nasıl okuyalım o zaman, diye bir soru sorsak neler söylenebilir?

Kur’an, Zuhruf Suresi 44. ayette “ona uyup uymayacağımızdan sorumlu olduğumuzu” söylüyor.  Bilmediğimiz, okumadığımız, anlamadığımız şeyden  nasıl sorumlu olabiliriz? Veya böyle bir sorumluluğun ne tür karşılığı veya nasıl bir yansıması olabilir ki… Bu nedenle onu anlayarak okumak her müminin üzerine bir vecibedir, hatta farzdır diyebilirim.

Geleneksel din anlayışı Kur’an’dan uzaklaştırdı

Hatim dediğimiz şeyi ille de Arapçasını okuyarak yapmak durumunda değiliz. Bir Kur’an mealini okuyarak da yapabiliriz. İkisini bir gerçekleştirerek de… Rabbimizin bizim emeklerimizi zayi etmeyeceğini düşünüyorum. Geleneksel din algısı maalesef insanımızı Kur’an’dan uzaklaştırmış, ona şekilci bir anlayışla yaklaşmışız. Onu güzel ciltler ve çantalar içinde saklayarak saygı gösterdiğimizi sanıyoruz. Aslında onu altın kafeslerde hapsettiğimizi, asıl saygısızlığı onu hayatımızdan uzaklaştırarak yaptığımızı hesap edemiyoruz. Onun hayat kitabı olduğunu unutuyoruz. Ancak son zamanlarda Kur’an’ı mealinden okumanın yaygınlaştığını söyleyebilirim. Bunun bir yansıması olarak son on yılda 100’den fazla mealin yayınlanmış olmasını güzel bir gelişme olarak görüyorum.

Kuran’la nasıl arkadaş oluruz yani okuyup anlayabiliriz, sizce bunun yolu nedir?

“Kur’an ile arkadaş olmak” çok güzel bir ifade. Gerçekten her bir insanın onunla arkadaş olması gerekir. Zaten onunla arkadaş olursak onun bize açılacağını, ondan daha çok istifade edeceğimizi görürüz. Ancak onunla arkadaş olmak hemen bir çırpıda gerçekleşmiyor. Biz sıradan arkadaşlıklarımız için bile pekçok emek harcıyoruz. Bu açıdan Kur’an ile arkadaş  olmamız ve arkadaşlığımızın kalıcı olması için bazı adımlar atmamız gerekir.

Arkadaş olmak için ne yapmamız gerekiyor?

Öncelikle zihinsel olarak onu okumaya hazır olmamız gerekir. Okuduğumuz metnin sıradan herhangi yazarın kitabı olmadığını, Allah’ın kelamı olduğunu bilmemiz gerekir. Yine bilmemiz gerekir ki, bir Kur’an meali okumak Allah ile tek taraflı da olsa bir konuşmadır. Bunun farkında olarak onu okumaya başlamak önemlidir. Aynı zamanda elimizdeki kitabın bugün bize inmediğini, ilk muhataplarının bizler olmadığımızı, miladi 610- 632 yılları arasında Mekke ve çevresindekilere Arapça bir lisan ile sözlü olarak indiğini, ancak mesajının da tüm insanları kapsadığını bilmemiz ve bu idrak ile bugün bize iniyormuş bilinciyle okumamız gerekir.

Yeter ki okumaya başlayalım sorun gibi görününler çözülür

Kuran okumaya başlarken daha başta birçok sorun(lar) ortaya çıkıyor, bunu nasıl yeneceğiz?

Bu nedenle meal okumadan önce, Kur’an’ın üslubu, özellikleri, indiği ortamın konumu ve ilk muhataplarının din ve hayat algıları hakkında bir fikir sahibi olmamız gerekir. Böyle bir temel üzerinden okuduğumuzda onunla daha rahat arkadaşlık kurabilir, onun nurundan daha çok aydınlanabiliriz. Bu söylediklerimizden kastımız, ciltler dolusu kitap okumak değil, bugün için her yerde bulabileceğimiz basit bilgilere ulaşmaktır.  Mesala biz Meal Okuma Kılavuzu adlı kitabımızda birkaç on sayfada bu bilgileri arzu edenlerle paylaşıyoruz. Önemli olan O’nu okuma ihtiyacını duymaktır. Ben burada mealden daha fazla istifade edebilmek için nüzul sırasını takip ederek veya sondan (Nas suresinden) başlayarak okunmasınıtavsiye edebilirim. Önemli olan okumaya başlamaktır. Başlayınca pek çok sorun gibi gördüğümüz şeyin kendiliğinden çözüleceğini göreceğiz. Biraz sabırlı olduğumuzda, okuma ısrarını sürdürdüğümüzde zihnimizde yeni pencereler açıldığını fark edeceğiz.

1126

İlk zamanlar İslamı anlatacak görevliler gönderilemedi

Kuranın anlaşılmasında veya anlaşılmamasında HALİFELİK döneminin özellikle ABBASİLER-EMEVİLER dönemi bir etkisi oldu mu? Kuranın mahlûk/yaratılmış olduğu tartışması, din âlimlerine yapılan baskılar, kurandan uzaklaşmayı sağladı diyebilir miyiz?

Allah’ın Resulünün vefatından sonra Müslümanlar çok parlak dönemler yaşadıkları gibi, çok sıkıntılı  dönemler de yaşadılar. Özellikle ilk on yıllar büyük sıkıntılar yaşandı. Devletin sınırları bir kaç yıl içinde inanılmaz şekilde büyüdü. Arap yarımadasının sakinleri kadim kültürlerle tanışıp, onun etkisi altında kaldılar. Bir asimilasyon ve yabancılaşma süreci başladı. Yeni fethedilen bölgelere yeterli öğretmen veya İslamı anlatacak görevliler gönderilemedi. Bir yandan fetihler, bir yandan iç çatışmalar ve ayaklanmalar, çok kısa bir zaman içerisinde Peygamberimizin güzide sahabelerinin pek çoğunun ahrete göçmesine veya inzivaya çekilmesine neden oldu. Müslümanlar birbirine düştü. Acı olaylar yaşandı. Arkasından Emevi iktidarının cahiliye asabiyesini teşvik eden ve cahiliyetin kader anlayışını egemen anlayış haline getiren dönemi başladı.

İnsan sanki rüzgârın önündeki yaprak gibi görüldü veya görülüyordu o dönem öyle mi?

İnsanın özgür iradesini reddeden ve insanı, rüzgârın önündeki bir yaprak gibi aciz olarak resmeden cahiliyenin  cebriyeci kader anlayışı egemen kılınmaya çalışıldı. Sınırlı sayıdaki alimlerin çabası bu durumu değiştirmeye yetmedi. Üstelik Kur’an da metin olarak bugünkü gibi herkesin ulaşabileceği yaygınlıkta bulunmuyordu. Kur’an’ın o dönem toplumsal hayattaki yeri sadece namazlarda okunmayla sınırlıydı. Mushaf dediğimiz Kur’an metni ancak belli başlı camilerde bulunuyordu. Hafızlık kurumu da iç sıkıntılar nedeniyle yaygınlaşamamıştı. İnsanlar ancak namazda okuyacak kadar onunla muhataptılar. Üstelik anlamı üzerinde de yoğunlaşılamıyordu.

Halka mal olmuş bir Kur’an algısı söz konusu değildi.

Bir taraftan büyüdü ama Kuran Mesajı yeterince iletilmedi mi?

Evet, bu devlet, dünya coğrafyasının neredeyse üçte birine karşılık gelen bir imparatorluk haline gelmişti ve yüzlerce dil konuşuluyordu ve insanların daha yakın zamanlara kadar Kur’an’ın mesajını kendi dillerinde okuma imkanları yoktu. Din adamlarının aktardıklarıyla yetinmek durumundaydılar. Şuan üzüldüğümüz bugünkü manzara aslında eskiye göre çok kötü bir durum değildir. Bu durum, hem İslami bilinç için hem de Kuran ile arkadaşlık için geçerlidir. Yakın bir zamana kadar neredeyse Peygamberimizin vefatından kısa bir sonradan itibaren Kur’an’ın anlaşılması konusu hiç gündeme gelmedi. Din âlimlerin anlattıklarıyla sınırlıydı. Yazılan tefsirlerde dar çerçevedeki medreselerde ancak yansıma bulabiliyordu. Halka mal olmuş bir Kur’an algısı sözkonusu değildi.

Kuran meallerine baktığımız zaman 17 meal varsa 17’si de farklı ve çok ciddi farklı manalar veriliyor. Bunun sebebi nedir sizce, bu da kuran okuyucusuna aaa okudum ama yanlışmış, ya okudum ama bu meal farklı şey söylüyor deyip kurandan kaçmaya bahane arıyor, siz ne dersiniz?

Bunun pek çok sebebi var. Üstelik bu, çok kötü bir durum da değildir. Bizi daha çok sorgulamaya ve araştırmaya sevk etmektedir. Ancak tercümenin ve 1500 yıllık farklı anlayışların olduğu bir yerde bunlar çok normaldir. Bu zaman dilimi içinde yeni kavramlar oluşmuş, var olanların içi boşaltılarak yeniden doldurulmuş, Allah, din, risalet ve ahiret algımızda önemli değişiklikler meydana gelmiş, bunlar kelimelere ve sözlere yansımıştı. Dolayısıyla bu anlayışların Kur’an kelime ve deyimlerine etkisinin olmaması düşünülemez. Böyle olduğu içindir bu farklılıkların hepsi karşımıza meal olarak yansımaktadır. Ancak buna rağmen mealler bize, dinin hakikati hakkında en doğru şeyleri söyleyen metinlerdir. Allah, risalet, ahiret ve kendimiz hakkında en yalın ifadeleri yine onlarda bulabiliriz.

Kuran ve mealler deniz gibidir kir ve pis barındırmaz

Meallerdeki farklılık bizi daha çok okumaya ve araştırmaya mı yönlendirmiş olacak? Bu da başka bir rahmeti sanırım ?

Kuran ve mealler deniz gibidir kir ve pis barındırma. Zihnimiz, algımız ve çevremiz ne kadar sorunlu olursa olsun, usulüne uygun şekilde Kur’an mealini okumaya devam ettiğimiz sürece bunların pek çoğundan arındığımızı fark ederiz. Meallerdeki bu farklılık bizi daha çok meal okumaya ve okuduklarımız üzerinde düşünmeye yöneltmelidir. Üstelik son zamanlarda yapılan meallerde, meal hatalarının oldukça azaldığını söyleyebilirim.

Kurani taassuplar konusunda birkaç cümle ile görüşlerinizi alabilir miyiz? Kuranı anlamaya engel (ler) var belki, bu da geçmişten kaynaklanan taassuplar olabilir mi ne dersiniz?

Kur’anı anlamanın önündeki en önemli engel kendi zihinsel algımızdır. Geleneksel din algısı, modern batı düşüncesi ve batini dini anlayışlar, mezhebi ve siyasi algılar gibi pek çok şey önümüze engeller çıkarabilir, Kur’an ile aramıza duvarlar oluşturabilir. Dediğimiz gibi en önemli engel kendi algımızdır. Onu okumaya ihtiyaç hissettiğimizde bütün engeller anlamsızlaşacaktır. Önemli olan onun farkına varmaktır. Onun varlık nedenini ve nazil ediliş gerekçesini kavramaktır. Bunlar gerçekleştiğinde ancak okuma gerçekleşir. O zaman engel dediğimiz şeylerin buharlaştığını görürüz.

Günümüz gençliğine dönük özellikle KURANI ANLAMA konusunda neler tavsiye edersiniz?

Kur’an’ın insanlığı karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için geldiğini bilmemiz gerekir. Kur’ani algının egemen olmadığı dünya karanlık bir dünyadır. Çünkü ona zulüm egemen olmuş demektir. Düne ve bugüne baktığımızda bunu çok açık olarak görürüz. Bugünden sonrasının bu zulümattan kurtulabilmesi için Kur’an önerdiği ilkelerin, ahlak ve adalet anlayışının ortaya çıkarılması gerekir. Bunun için de Kur’ana yönelmek gerekmektedir. Aklın ve vahyin rehberliğinde, insanı, eşyayı, evreni/dünyayı yeniden okumak ve anlamak yapacağımız ilk iş olmalıdır. Bu da ancak Kur’an ile olur. Ama okunup anlaşılan bir Kur’an ile…

Son olarak “Kur’an Meali Okuma Kılavuzu adlı kitabınızdan bahsedebilir misiniz kitabın özü nedir ya da kitapta vermek istediğiniz mesajlar nelerdir desek….

Bu kitabımda, yukarıda vermeye çalıştığım mesajları daha detaylı bir şekilde dile getiriyorum. Kur’an meal farkını, meal ve Kur’an’ın nasıl bir metin olduğunu, niçin meal okumamız gerektiğini, nasıl bir yöntem ile okuyabileceğimizi, meal okurken veya okumadan önce ne tür engellerle karşılaşabileceğimizi ve bunları aşmanın yollarını, ayrıca meallerde doğru anlamı nasıl bulabileceğimizi pek çok örnek ile anlatmaya çalışıyorum.

Kısa özgeçmişi: Mehmet Yaşar Soyalan: 1956 yılında Hatay’ın, Yayladağı ilçesinin Kulaç köyünde doğdu. İlköğretimini köyünde, orta öğretimini Antakya ve Adana’da tamamladı. Adana’da başladığı Eğitim Enstitüsü Matematik Bölümü’nü Bursa’da bitirdi. 1976’da başladığı memuriyet hayatına 1980’den sonra matematik öğretmeni olarak devam etti, bu görevinden de 2007’de emekli olarak ayrıldı. Alanı ile ilgili araştırma ve yazılarına daha da yoğunlaşarak devam ediyor.

Yazı hayatına 1979’de Cebeli Bereket Gazetesiyle başladı. Zaman (ilk dönem) ve Gündüz Gazetelerinde, Kalem, İktibas, İslami Araştırmalar, Söz ve Adalet gibi çeşitli dergi ve gazetelerde yazarlık, editörlük ve yöneticilik yaptı. Çeşitli vakıf ve derneklerde kurucu ve yönetici olarak çalıştı. Kur’an’ın anlaşılması, tarihi, hedefleri ve Kur’an ilimleri ile tarih, eğitim, birey ve toplum üzerine kitapları ve aynı konularda çok sayıda makalesi yayınlandı.

Evli ve üç kız babasıdır.

Yayınlanan Kitapları

  1. Kur’an Meali Okuma Kılavuzu
  2. Kur’an ve insan -İnsanın “Kim”ligine Dair Bir Sorgulama-

3-Elmalılı Tefsirinde Kur’ani Deyimler ve Terimler

4-Vahiy Savunması -Kur’an Dışı  Vahyin İmkânsızlığı-

5-Eğitim;Çıkmaz Sokak

6-Dört Halifenin Hayatı (Çocuklar için)

7- Kutsalın Egemenliğinden Adaletin Egemenliğine

İnsan: Meleklerden Yüce Şeytandan Alçak

Yorum yapın