“Yıldız Şale” köşkünün ilginç hikayesi

Fahri Sarrafoğlu

2.Abdülhamit Han’ın birçok özellikleri hep sayılır ama onun ne kadar misafirperver olduğu hatta bu misafirperverliği o derecede idi ki o dönemde İstanbul’a ziyarete gelecek olan Alman İmparatı 2.Wilhelm için özel köşk bile yaptırmıştı. Evet, bir zamanların hasta adam dedikleri, Osmanlı batıyor dedikleri o dönemde 2.Abdülhamit Han bizzat köşkün yapılmasını her gün denetleyerek kısa sürede bitirilmesini sağladı.

fft20_mf4263725

NEDEN BU KADAR HASSASİYET ?
Abdülhamit Han’ı Yıldız Sarayı’nın içinde böyle güzel ve farklı bir köşkü yaptırmasına götüren sebep neydi? 2.Abdülhamit Han o dönemde, Batılıların tek başına bırakarak adeta çöksün diye bekledikleri İmparatorluğu yalnızlaştırma politikasından kurtarmak için atağa geçer ve Alman İmparatoru Wilhelm II, ile sıkı bir dostluk kurarlar.  2.Wilhelm’de Türk-Alman dostluğu ve işbirliğine, Almanya’nın çıkarları yönünden özellikle önem verdi.  Abdülhamit Han, Almanya ile bu kadar yakınlaşmasının esas sebebi İngiltere’nin oyunlarını boşa çıkartmaktı. İngiltere o dönemde Osmanlı’nın ölmek üzere olduğunu ve hatta paylaşılması için bir araya gelinmesi gerektiğini sık sık dile getiriyordu. Ama Abdülhamit Han’ın ince politikasıyla bu boşa çıkartılmış oldu.

YILDIZ SARAYI’NIN ÖNEMİ NEREDEN GELİYOR?
2.Wilhelm, Tahta geçtikten bir yıl sonra, 21 Ekim 1889’da, ayrıca 5 Ekim 1898 tarihinde İstanbul’u iki kez ziyaret etti. Her iki gelişinde de Osmanlı Padişahı Abdülhamit II tarafından büyük törenlerle karşılandı. Wilhelm II’nin İstanbul’da Sultanahmet Meydanı’nda yaptırdığı ve Abdülhamit II’ ye armağan ettiği Çeşme (Alman Çeşmesi-Sebil) ile bu dostluk anıtlaştırıldı. İstanbul’da Alman okulları ve hastahaneleri açılıyor, birçok Türk subayları Almanya’da eğitim görüyorlardı. XVIII. yüzyıldan sonra Osmanlı Devleti’nde giderek etkisini artıran Fransız hayranlığı, yavaş yavaş Alman hayranlığına dönüşüyor, özellikle devletin askerî kanadı Almanların etkisi altına giriyordu. 2. Wilhelm, Abdülhamit Han sonrasında da 1.Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru, Sultan Mehmet Reşat’ın davetlisi olarak 15 Ekim 1917’de üçüncü kez İstanbul’a geldi. Yaşlı Padişah, konuğunu Sirkeci Garı’nda karşıladı. Wilhelm II, Türk üniforması ve Türk kalpağı giyerek ziyaretlerini yaptı.

VE YILDIZ İÇİNDE “ YILDIZ ŞALE KÖŞKÜ YAPILIYOR
2.Abdülhamit Han , 2.Wilhelm’in ikinci kez gelişine özel bir önem veriyordu ve onun için özel bir köşk yapılmasını istedi. İşte bu köşkün adı Şale köşküdür. Şale Köşkü, Yıldız Sarayı’nın günümüzdeki en görkemli yapılarından biridir. Osmanlı İmparatorluğu’nda, Dolmabahçe Sarayı’ndan sonra geniş kapsamlı olarak tasarlanan son yapılar topluluğu olan Yıldız Sarayı yüksek duvarlarla çevrili olup, ana mekânlar üç avlunun içinde toplanmıştır. Köşk, yüksek duvarlarla çevrili üçüncü avludaki bir bahçe içinde ve farklı tarihlerde birbirine bitişik olarak yapılan üç yapıdan oluşmaktadır. Adını, Fransızca “dağ evi” anlamına gelen “chalet” sözcüğünden alan Şale Köşkü, 19. yüzyıl Osmanlı mimarlığının en ilgi çekici yapılarından biridir. Köşkün birinci bölümü 1880’de yapılmıştır. 1889 yılında Sarkis Balyan’a yaptırılan ek bina ile köşk genişletilerek oda ve salonlar eklenmiştir. Merasim Köşkü adıyla tanınan ve İtalyan asıllı Saray Mimarı D’Aranco’nun yaptığı üçüncü bölümün ise, 1898 yıllarında tamamlandığı bilinmektedir.

OSMANLI’NIN İLK DEVLET KONUKEVİ OLUYOR
 Son iki bölüm, Alman İmparatoru II. Wilhelm’in İstanbul’a gelişlerinde konaklaması için yapılmıştır ve bu özelliğiyle Şale, Yıldız Sarayı yapılar grubu içinde bir “devlet konukevi” niteliği taşımaktadır. Köşk, bodrumuyla birlikte üç ev,katlı, ahşap ve kâgir olarak yapılmıştır. Osmanlı konut geleneğinin, yapıları Harem ve Selamlık olarak düzenleyen bölümlemesi bu yapıda görülmemektedir. Dış dünyaya yedi kapıyla ve ahşap panjurlu pencerelerle açılan Şale’nin katları arasındaki bağlantıyı biri İtalyan mermerinden yapılmış ve Saray Mimarı D’Aranco tarafından tasarlanmış anıtsal, diğer ikisi ahşap zarif merdivenler sağlamaktadır. Tren vagonlarını andıran koridorlar etrafında düzenlenmiş 60 oda ve 4 görkemli salonuyla köşk boyutlarını aşarak küçük bir saray görünümü kazanmıştır. Avrupa mimarisi etkisinin hissedildiği köşk 60 odaya sahip. En ilginç yanlarından biri Osmanlı konut geleneğinin haremlik-selamlık düzeninin Şale Köşkü’nde yer almaması. Duvarlar ve tavanlar altın varak ve renkli kalem süsleriyle bezeli ve içeri girer girmez sizi etkisi altına alıyor

EYVAH SONRA KUMARHANE OLUYOR !
Osmanlı İslam beğenisini yansıtan yemek salonu dışında, köşkün tefrişinde Avrupa beğenisi egemendir. Avrupa ülkelerinden gelen değerli döşeme eşyası, birbirinden zarif çini sobaları, vazoları, görkemli ve oymalı yatak takımlarıyla çok sayıda salon ve oda, imparatorluğun son yıllarının ince beğenisine tanıklık etmektedir. Yıldız Şale Köşkü’nün  dekorasyonunda dikkat çeken unsurlardan biri de, büyük boyutlu İsveç yapımı Rörstrand çini sobalarıdır. Kendine özgü salonlarıyla tanınmış olan Şale Köşkü, Cumhuriyetin ilk yıllarında İstanbul Belediyesi tarafından Mario Serra adında bir İtalyan işletmeciye kumarhane olarak kiralanmıştır. Atatürk’ün talimatıyla 1930 yılında Milli Saraylar Daire Başkanlığı’na verilmiştir. Müze-Saray olarak kullanılmaktadır.

 HEREKE HALISI  İÇERİ GİRMEYİNCE DUVAR YIKILIYOR
Sultan Abdülmecid’in Dolmabahçe Sarayı’nı dünyanın en iyi halılarıyla döşeme fikri üzerine, 1891 yılında halı üretimine geçildi. Dolmabahçe Sarayı’nın bahçesinde “Hereke Dokumahanesi” adında bir halı dokuma atölyesi açıldı ve Hereke’deki bu fabrikadan halı dokuma ustaları getirildi. Dolmabahçe Sarayı’nda bulunan Hereke halıları bu atölyede ve Hereke’deki fabrikada dokunan halılardır. Bu halılar sadece saray için dokunmuş, bu desen ve halıların başka bir yerde kullanımı yasaklanmıştır. Beylerbeyi Sarayı’nda bulunan geniş boyutlu halılar, koltuk ve perde yapımında kullanılan kumaşlar yine bu fabrikada dokundu. Çırağan Sarayı’nda on üç oda ve bir sofa Hereke kumaş ve halılarıyla döşendi. İşte Yıldız Sarayı içinde bulunan Yıldız Şale Köşkü’nde de bir Hereke Halısı dokundu.

muyede-salonu-13

Bu halı o kadar büyük ve ağırdı ki tamamlanmış olan köşkün içine halı bir türlü girmedi. Üstelik vakit o kadar da kısalmıştı ki birkaç gün içinde Alman İmparatoru kalabalık maiyetiyle  burada kalacaktı. İşte bu halıyı içceriye sokabilmek için o güzelim köşkün duvarları yıkıldı halı içeri sokuldu ve duvar yeniden örüldü üstelik süslemelerine hiçbir zarar gelmeden. Tören salonunda ki en dikkat çekici olan bu HALI  406 metrekarelik yekpare Hereke halısıdır. Ağırlığı yaklaşık 4 ton olarak tahmin edilen ve dünyanın en büyük halılarından biri olan bu halı Tören Salonu’nun zeminini hiç boşluk bırakmadan kaplıyor. Halı Köşk’e sokulurken o kadar zorlanılmış ki sonunda duvarlardan biri yıkılmış ve ancak öyle sokulabilmiş.

 

ABDÜLHAMİT HAN’IN KENDİ EL ÜRÜNÜ
Yıldız Şale’nin bir diğer etkileyici bölüm olan Sedefli Salon gelen önemli konuklara yemekler verilen odadır. Odanın kapısı, masa ve sandalyeleri sedef işlemelerle kaplı. Sandalyeler Sultan II. Abdülhamid tarafından tasarlanmış hatta bir tanesini bizzat kendisi yapmıştır.

VE YILDIZ SARAYI YAĞMA EDİLİYOR….,

Sultan Abdülhamid Yıldız Sarayı’na renk renk papağanlar alırdı. Sultan, daima köpek, kuş, kümes hayvanları getirtmiş, bunlarla sarayının etrafını doldurmuştu. Türkiye’de tavukçuluk üzerine ilk eseri Abdülhamid Han yazmıştır.Ayrıca bunlara bakan bakıcıları da vardı.  Yıldız Sarayı yağmasında bahçede bulunan nadide hayvanları da yağma edilmişti. Bu esnada çoğu hayvan telef olmuştu. Selanik’teki sürgüne sadece papağanını götürmesine izin verilmiştir. Yağmadan önce Yıldız Sarayı’nda Böcek Müzesi bile mevcuttur. Yıldız Sarayı’ında bir Botanik bahçesi vardı. Burada bulunan nadide Sekoye ağaçları bugün dahi yaşamaktadır. Sultan Abdülhamid Han silah kullanmakta pek mahirdi. Nişan alarak ismini yazar, havaya attığı madalyaları ortasından delerdi. Yıldız Sarayın’nda değerli silahlardan oluşan bir  silah müzesi bile kurmuştur. 31 Mart İsyanı sırasında Selanik’ten gelen Hareket Ordusu’nun (Selanik Ordusu) Yıldız Sarayı’nı yağmalaması olayıdır. Meşhur 31 Mart ayaklanmasını bastırmak üzere İstanbul’a yürüyen Hareket Ordusu’ndaki ayyaş ve serkeş yağmacılar Yıldız Sarayı’nı basıp giyecek ve yiyecek çalmışlar, sarayda tahribata yol açmışlardır.Yıldız Sarayı’ndaki elmas, inci gibi mücevherler, değeri milyarları bulan tarihî kıymetler, İttihatçılar tarafından açılan mühürlü kapılardan sonra  yağma edildiği tarihi kaynaklarda ayrıca belirtilmektedir.

 

 

Yorum yapın