İLETİŞİM KAZASINDAN KORUNMA

İletişim kazasını anlatmadan önce iletişimin bir tarifini yapacak olursak, iletişim : Düşünce ve görüşlerin sözlü olarak karşılıklı alışverişidir. Başka bir tanıma göre; bizim başkalarını başkalarının da bizi anlaması süreci olarak tanımlanmaktadır. Doğan Cüceloğlu ise; “iletişim iki birim arasında bir biriyle ilişkili mesaj alışverişidir” şeklinde açıklamıştır. Birbiriyle ilişkilerde zaman zaman karşı taraf gönderilen mesajı algılayamazsa veya algıladığı gibi mesaj gönderirse o zaman İLETİŞİM KAZASININ sinyalleri de çalmaya başlar. Küçük bir örnek , askerde komutan yaz günü olduğu için misafirlerine ikramda bulunmak üzere emirerine diyor ki  bize iki tane fruko getir. Asker gidiyor fakat aradan tam 1 saat geçtikten sonra geliyor hem de kanter içinde kuçağında da bir KRİKO var. Komutanım diyor, kademeye gittim iki tane kriko istedim ama ancak bir tane bulabildim diyor. İletişim kazasına küçük bir örnekti bu anlattığımız.

Devamını oku

ŞİKÂYET EDİYORUZ AMA ÇÖZÜM ÜRETMİYORUZ

Önceki yazımızda Türkiye’deki basın ve medya konusuna değinmiştim, bugün yine bu konuda devam etmek istiyorum. Özellikle Zaman Gazetesi’nin Basın Konseyi’nden ayrılmasıyla konu bir kez daha gündemde yerini koruyor. Şu anda Zaman Gazetesi’nden başka konseyde “duyarlı “diyebileceğimiz medya kalmadı. Basın Konseyi o kadar pişkin ki yaptığı açıklama gerçekten ilginç Kenan Akın, “…Zaman kaybeder diyor… ve ekliyor “geri gelecekler…”  Yani ne özür var, ne kendimizi değerlendirme var…

Neyse, konumuz sadece Basın Konseyi değil aslında, tıpkı Konsey gibi birçok kuruluş var bizler de bu kuruluşların peşindeyiz… Düşünün BM var ama ne kadar etkiniz, NATO var ne kadar etkiniz. IMF var ne kadar etkiniz… Etkiniz derken sadece Türkiye’yi kastetmiyorum düşünün bir zamanlar 55 İslam ülkesi diye bize öğretirlerdi şimdi sayısı 60’ı geçtik. 1.3 milyar nufusuda geçiyoruz… Ama gel gelelim kendimizin oluşturduğu gündemle değil başkalarının oluşturduğu gündemle gidiyoruz…

Devamını oku

BASININ GÜCÜ

12 Eylül sonrası Başbakan Bülent Ulusu döneminde üniversitelerde henüz yeni başlayan başörtüsü probleminin hallolması için değişik sivil toplum örgütlerinden bir heyet Ulusu’yu ziyarete gidiyorlar… Başbakan Ulusu niye geldiklerini bildiği halde yine soruyor ve gelen ekip anlatmaya başlıyor:” ….Efendim bu başörtüsü yüzünden büyük infial var. Çocuklarımız üniversite kapısından döndürülüyor. Moraller bozuk, halk yürüyüşler yapıyor, mitingler yapıyor. Sadece İstanbul değil Anadolu’nun çeşitli yerlerinde de bu konuyla alakalı çalışmalar var. Meseleyi çözmeniz için buradayız. Gazetelere bakarsanız konunun ne kadar önemli olduğunu anlarsınız…” Bülent Ulusu o zaman masanın üzerinde duran gazeteleri gelen heyetin önüne kibarca sürerek beyler bakın gazetelere başörtüsü ile ilgili en ufak bir haber yok. Bu olayı büyüten kim, hangi medya diyor. ” Gelen heyetin sözcüsü ” Efendim onların düşüncesi malum. Bu toplumsal gerçeği görmek istemedikleri için hem yazmıyorlar yazsalar da başörtüsü aleyhinde yazıyorlar ..”diyor. Bunun üzerine Ulusu, beyler sizin söz ettiğiniz gazetelerin tirajı 50 -60 bin satıyor. Ama masamda duran bu gazetelerin toplam tirajı 1 milyon geçiyor. Tabii ki ben bunlara inanacağım. Eğer sizin dediğiniz doğru olsaydı, kamuoyu gerçekten bu konuda sizin arkanızda olsaydı o bahsettiğiniz gazeteler de bir milyon satardı. Onun için hükümetimizin başörtüsü diye bir problemi kabul etmiyor. Bu konu bu kadar büyütülecek bir mevzuu değil” diyor.  Tabii gelen heyette morali bozuk bir şekilde odadan çıkıyorlar….

Devamını oku

YÖNETİCİLERE KÜÇÜK NASİHATLER

Kıymetli dostlar bugün köşemize birkaç nasihate yer vermek istiyorum… Yabancı birisi değil Evliya Çelebi’nin nasihatlerini okuyacağız hep birlikte…Sonra Nizamül Mülk ve son olarak da Yusuf Has Hacip’ten idarecilerimize küçük ama anlamlı nasihatlerden seçmeler aldım…İnşallah başta bu satırların yazarı olmak üzere hepimizin kulağına küpe olur…

Devamını oku

ŞİFA DAĞITAN İLLERİMİZ

Şimdi size desem ki Malatya ne iyi ünlü, hemen dersiniz ki kaysı… Yine Kayseri desem denir ki pastırma… Ya da Erzurum deyince akla ne gelir? Oltu taşı mı? …Şöyle illerimize bakalım neyi ile meşhur, ya bir yiyecek, ya tarihi ve turistik yerler ile… Peki, hiç aklınıza geliyor mu hastanesi ile meşhur, büyük külliye halinde sadece bir dal da hizmet veren hastanemiz var mı? Var diyeceksin var birkaç il İstanbul, Ankara, İzmir… Yok, benim dediğim Üniversite hastaneleri değil… Mesela Konya’da büyük bir hastane yapılsa ve bu hastane sadece KALP ile ilgili araştırma yapsa, çalışmasını sadece KALP üzerine yürütse… Eskişehir mesela burada da sadece ORTEPEDİ üzerine ihtisas yapsa… Yine Çankırı, Kastamonu gibi illerimizin aynı zamanda sağlık konusunda da ÖNE ÇIKMALARI çok iyi olur… Neden mi? Çünkü dünyanın pek çok ülkesindeki birçok kent, ekonomisini sağlık turizmi üzerine kuruyor.  Bugün dünyanın bir çok ülkesi açık kalp cerrahisi, organ nakli, eklem protez ameliyatları, plastik-estetik ameliyatlar ve görme kusuru düzeltme ameliyatları oldukça başarılı bir şekilde gerçekleştiriliyor. Aynısı Türkiye’de pek ala yapılabilir. Hele hele Türkiye Cumhuriyetleri-Ortadoğu ve Afrika’dan Avrupa’dan dahi hastalar şifa bulmak için ülkemize gelecekler…

Devamını oku

ŞÜKRAN TÜRKİYE

Yıllardır daha doğrusu ilkokuldan beri bize öğretilen bir şey vardı “Araplar bizi arkadan vurdu”…Evet bu satırları okuyan sizler bu sözlerle büyümedik mi? Bilerek veya bilmeyerek (iyi niyetli düşünüyorum bilmeyerek diyorum) bizi birbirimizden yıllardır uzak tuttular… Hatta ticaretimiz bile sadece AB ile sınırlı kaldı… Düşünün bir kere Kuveyt yılda 40 milyar dolardan fazla ithalat yapıyor ki bunun büyük bir kısmı gıda oluşturuyor ama gel gelelim Türkiye’nin buradan aldığı rakam 1 milyon dolar bile değildi daha düne kadar…

Devamını oku

25 HAZİRAN’I UNUTMAYALIM LÜTFEN…

Bedir Savaşı, 13 Mart 624 cuma günü Müslümanlarla Mekkeli Kureyşliler (Müslümanların kullandıkları tabire göre Müşrik) arasında yapılmıştır. Müslümanların ilk savaşı olarak kabul edilir. Ve o günden bugüne kadar binlerce demeyelim de milyonlarca şehit verdik ve hala da vermeye devam ediyoruz. Öncelikle tüm şehitlerimize selam olsun Rabbim şefaatlerine nail eylesin…

Devamını oku

SİZ HANGİ MÜZİK YARIŞMASINI İZLİYORSUNUZ?

Geçen hafta Ankara’dan İstanbul’a gelirken köprü trafiği yüzünden neredeyse 9 saatte İstanbul’a ulaştık… Otobüs adım adım giderken kaptan da can sıkıntısından olacak kanalları karıştırmaya başladı. Hangi kanalı açtıysa mutlaka bir müzik yarışması var. Kimi koroları yarıştırıyor, kimisi daha çocuk hatta neredeyse bebek olanları dahi yarıştırıp illa ŞARKI söylettiriyor.  Kimisi de Romenleri yarıştırıyor. Kimisi genç-yaşlı demeden müzik yarışması yapıyor… Otobüste şöyle bir kulak misafiri oldum ön tarafta oturan yaşlı teyze şunu söyledi yakında bunlar 70’likleri de çıkartıp dans ettirilirlerse şaşırmam…

Devamını oku

ŞEYTANIN SEVDİĞİ ÜLKE

The Guardian gazetesi, Konda tarafından gerçekleştirilen araştırmaya göre Türkleri, ” yüzde 70’e yakın bir bölümünün hiçbir zaman kitap okumadığına, yüzde 72’sinin hiçbir zaman ya da çok ender yeni teknoloji ürünü aldığına dikkat çekti. ”  Yani yabancılar bizi Türkler Kitap okumaz olarak biliyor… Öte yandan başka bir araştırma sonucuna göre de Türkiye’de ihtiyaç maddeleri sıralamasında kitabın 235. sırada yer aldığı bildirildi. Bağımsız Eğitimciler Sendikasından (BEŞ) yapılan yazılı açıklamada, sendikanın AR-GE biriminin “Türkiye’nin Okuma Alışkanlığı” adlı bir raporuna göre Türkiye’de okunan kitaplar, genellikle “siyaset, aşk, cinsellik” konularını işliyor. Günde ortalama 5 saat televizyon seyreden Türk halkı, kitap okumaya yılda yalnızca 6 saat vakit ayırıyor.

Devamını oku

EN ALTTAKİLER…

Babamın esnaf olması sebebiyle hatırlarım. Yıl 1972 yılından 79 yılına kadar Aksaray’da bulunan dükkânımıza Almanya, Avusturya, İsviçre ve azda olsa İngiltere’den o zamanki adıyla alamancı (!) kardeşlerimizden mektuplar gelirdi. Bunları toparlar daha sonra köyüne, eşine çocuklarına gönderirdik. Ya da eşi ve çocukları gelir alırlardı. Hatta bu işçi kardeşlerimiz parayı direk babamın adına gönderirler babam gider bankadan alır eş ve çocuklarına ihtiyaç oldukça verirdi. Çünkü güven tesis edilmiş, azar azar verilir. Ayrıca eve de göz kulak olunur, çocukların okuyup okumadıkları köyde neler olduğu aylık olarak o rapor edilirdi… Ha birde telefon vardı… Haftada bir gün saat verilir. İşçi kardeşimizin ailesi ve çocukları gelir telefon beklerlerdi. Çünkü işçimiz Almanya’dan arayacaktı… Telefon sonrası mutlaka ağlanırdı. Hanımı ağlar, çocuklar ağlar, biz üzülürüz… Evet, o yıllar öyleydi… Gurbeti sadece işçi ailesi yaşamazdı bizde yaşardık, esnafta da yaşardı…

Devamını oku

HAYIRDIR İNŞALLAH

Aman efendim sormayın geçenlerde bir rüya gördüm ki ne rüya ne rüya… Ter içinde kaldım. Hayırdır inşallah, Türkiye’de miyim yoksa başka bir ülkede mi? Yoksa aradan 20–30 yıl geçti de ben görmedim mi?  Uyku sonrası kendime gelmeye çalışırken gözüme akşamki gazete başlığı takıldı. Haberi okuyunca gördüğümün rüya olduğunu o zaman anladım… Gazete başlığı şöyleydi Baro, YÖK’ün katsayı adaletsizliği ile ilgili aldığı kararı kabul etmeyerek  Danıştay’a başvurduğu  yazıyordu… Evet, bunu okuyunca dedim ki yine üstüm açık yattım da böyle rüya gördüm. Yaz günü işte üstü açık yatmaya gelmiyor böyle garip garip rüyalar görüyorum…

Devamını oku

İLLE DE VATAN

Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.

Birkaç gündür İHH’nın ev sahipliğinde Lübnan’ın Başkenti Beyrut’tayız. Beyrut’ta ve diğer şehirlerde bulanan Filistin kamplarını geziyoruz. Ramazan’ın ilk gününden itibaren buradaki diğer yardım kuruluşlarının da desteğiyle İHH’nın gönderdiği yardımlar teker teker ihtiyaç sahibi olan Filistinli kardeşlerimize dağıtılıyor… Erzak ve diğer eşyaların dağıtımı sırasında Türkiye’de görmeye alışık olduğumuz görüntüleri burada göremiyoruz. Hatırlayın Türkiye’deki görüntüleri, yardım dağıtılır adeta yağma gibi. İnsanlar üst üste… Ezilenler, bu arada rencide olanlar, eza görenler…Ama burada daha ilk gün Cuma namazında Hutbe’de uyarılıyor Beyrutlu  Müslümanlar ve hatip efendi şu ayeti okuyor : “Bakara Suresi 263.ayet meali Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden gönül kırma gelen bir sadakadan daha hayırlıdır….” Yine hatip efendi ikinci olarak Fussilet Suresi 33.ayeti kerimeyi tekrarlıyor  “Allah’a çağıran, Salih amel işleyen ve ben Müslümanlardanım diyenden daha güzel sözlü kim olabilir…”

Devamını oku

ŞİMDİ KUCAKLAŞMA ZAMANI

Yıllar önceydi, 12 Eylül olmuş aradan bir hafta geçmişti üzerinden. Bir akşamüzeri tam ailece sofraya oturmak üzereyiz. Kapı çaldı. Gelen asker, babamı istiyordu. Ne oldu demeye kalmadı babamı götürdüler. Neden mi?  4 yıllık komşumuz olan Astsubay çavuş ki hemen hemen hergün görüştüğümüz ailece birbirimizi tanıdığımız birisiydi. Babama kızıyor. Neden arabayı sokağa bırakmışız… Allah Allah aylardır zaten araba sokakta duruyor o zaman bir şey denmemişti. Bir şikâyet yoktu. Hatta zaman zaman komşumuz olan Astsubay’ın ailesi ile birlikte babam bizi gezmeye götürürdü. Şimdi ne  oldu da kızdı. Kafam almıyordu? Ben bunun bir şaka olduğunu düşünüyordum hala. Ama hayır şaka değildi. Devir 12 Eylül dönemiydi. Ve komşumuz da olsa babamı götürtmüştü.  Ve babam sabaha kadar karakolda kaldı… Babam da bunun bir şaka olduğunu düşünüyordu. Acaba tavlada yendim de ona mı içerledi diye de espri yapmıştı. Ama hayır o Astsubay komşumuz babamı karakola çağırtmış nezarete koymuş ve yanına da hiç uğramamıştı.  Babam şaşkın, biz şaşkın neden böyle bir şey oldu. Yıllardır komşuluk yaptığımız iç içe olduğumuz biri nasıl böyle bir şey yapar. Sabaha kadar bizim neler çektiğimizi bir bilse… Ve sonra sonrası tabii ki kalpler kırıldı. Üzüldük…

Devamını oku

KISSA BİZDEN HİSSE SİZDEN

Bu hafta sizlerle kısa kısa bazı hikâyeler paylaşmak istiyorum. Hem bayram öncesi hem de bayramda düşünerek kıssalardan hisse alalım…

 

Dua

Brenda yamac tırmanışı yapmak isteyen genç bir kadındı. Bir gün cesaretini toplayarak bir grup tırmanışına katıldı. Tırmanacakları yere vardıklarında, neredeyse duvar gibi dik, büyük ve kayalık bir yamaç çıktı karşılarına. Tüm korkularına rağmen, Brenda azimliydi. Emniyet kemerini taktı, ipi yakaladı ve kayanın dik yüzüne tırmanmaya başladı. Bir süre tırmandıktan sonra, nefeslenebileceği bir oyuk buldu.. Orada asılı dururken, gruptan yukarıda ipi tutan kişi dalgınlığa düşerek ipi gevşetiverdi. Aniden boşalan ip, hızla Branda nın gözüne çarparak lensinin düşmesine neden oldu. Lens çok küçüktü ve bulunması neredeyse imkânsızdı. Lens yamacın ortasında bir yerlerde kalmıştı ve Brenda artık bulanık görüyordu. Ümitsizlik içinde Brenda, lensini bulması için Allah’a dua edebilirdi yalnızca. Ve içten içe düşünüp dua etmeye başladı. “Allahım! Sen şu anda buradaki tüm dağları görürsün. Bu dağlar üzerindeki her bir taşı ve yaprağı bildiğin gibi, benim lensimin yerini de biliyorsun. Onu bulmama yardım et.”

Devamını oku

TÜRKİŞŞŞ KEBAP, TÜRKİŞŞŞ LOKUM

Dünya bizi nasıl tanıyor diye çeşitli sitelerde araştırma yapılmış… Ve sonuç:” Türkiye eşittir Türkiş kebap ve Türkis lokum”…Evet, yanlış okumadınız… Aynen öyle Dışardan Türkiye deyince ilk akla gelen meşhur kebabımız ve lokumumuzmuş… Türkiye`nin 2009 yılı tanıtım bütçesi için Kültür ve Turizm Bakanlığı, Maliye Bakanlığı`na 2009 yılı tanıtma bütçesi olarak 140 milyon dolar ayırdı… Ama sonuç, Türkish kebaptan öte gitmiyor… Diyeceksiniz ki niye? Niyesi şu: Türkiye bugüne kadar söyler misiniz?

Devamını oku