Bahşiş mi, o da ne?

Yazan: Fahri Sarrafoğlu

Yaşlı karı-koca Sultanahmet’te tarihi Sultan Ahmet Camii’ni gezdikten sonra şöyle dinlenmek hem de yemek yemek için civardaki ünlü bir lokantaya gittiler. Yerlerine oturduktan sonra garson geldi ve zoraki bir tebessümle menüyü verdi. Yaşlı çift zaten kararını vermişlerdi bir çorba içip kalkacaklardı. Garson siparişlerini yine isteksiz bir şekilde aldı, ne yani sadece burada çorba mı içilir dercesine de suratı iyice asılmıştı. Neyse, garson istenilen çorbayı masanın üzerine bırakarak gitti. Ne yüzü gülüyordu, ne de afiyet olsun demişti. Belli ki bunlardan “bahşiş” çıkmaz diye düşünmüştü. Öyle ya böyle bir lokantaya sadece çorba için gelinir miydi, geldiler bahşiş de vermezler şimdi diye düşündü kendi kendine. Evet, dediği gibi oldu, yaşlı karı koca ayağa kalktılar, çorbalarını içmişler kasaya hesap ödemeye gideceklerdi. Garson hemen geldi hesabı masada ödemeleri gerektiğini söyledi.  Yaşlı ama bir İstanbul beyefendisi olan hemen cüzdanını çıkartarak garsona parayı uzattı, garson hesabı kasaya götürerek paranın üstünü getirdi. Ve beklemeye başladı. Evet, tahmin ettiniz, bahşiş bekliyor değil mi? Ama hayır, İstanbul beyefendisi bahşiş vermedi ve garsona güler yüzle teşekkür ederek lokantadan ayrıldı.  Tabi siz garsonun neler düşündüğünü artık tahmin edersiniz.

018653658_30300

Dedik ya yaşlı çiftimiz o gün Sultanahmet çevresini gezeceklerdi ve ikinci durak olarak Ayasofya’yı da da gezmeye karar verdiler. Ayasofya çıkışı tramvaya binerek artık evlerine gideceklerdi. Ama orada küçük bir kahvehane gördüler. Çiçeklerle süslenmiş, salaş bir ortam ve ahşap dekorasyon çok hoşlarına gitmişti. Bu gezinin üstüne bir kahve içmek istediler. Kahveye girerek güler yüzlü olan genç garsondan iki tane orta kahve istediler. Genç garson o kadar güleç yüzlüydü ki yaşlı çiftimizin çok dikkatini çekti. Garson yine güler yüzle geldi ve masaya nezaketle iki tane kahve bıraktı. Bırakırken de iki yaşlının yüzüne yine sevecen ve güler yüzle baktı. Afiyet olsun, dedi.  İkisi de şaşırmışlardı. Biraz önce ünlü bir lokantanın garsonu nerede bu kahvedeki garson nerede….. Kahvelerini içtiler, kahve paralarını ödemek için genç garsonu çağırdılar. Garson yine gülerek geldi ve hesap pusulasını masaya bıraktı. Hesabı bu sefer İstanbul Hanımefendisi ödemek istedi. Güler yüzlülüğünden dolayı da birazcık bahşiş bırakmak istiyordu. Ve öyle de yaptı. Tam kalkacakken kendilerine hizmet eden genç garson geldi. Efendim, para üstünü unuttunuz, dedi. Yaşlı hanımefendi yok evladım o senin için “bahşiş” dedi. Genç garson yine gülerek çok teşekkür ederim ama bunu alamam, çünkü ben farklı bir şey yapmadım, sadece görevimi yaptım. Ayrıca benim size teşekkür etmem, hatta benim size “bahşiş” vermem lazım. Zira Allah beni size hizmet etmem için vesile kıldı.  Siz bu yaşa kadar kim bilir kimlere hizmet ettiniz. Ve daha edeceksiniz. Ben burada hem çalışıyorum ücretimi alıyorum, hem de Allah’ın yarattığı kullara ayırım yapmadan, kim olduğuna bakmadan, hizmet etme imkanı verdiği için devamlı şükür halindeyim. Ben hizmetimi yaparken hep bunu düşünürüm. Karşımda insanlar var ama bu insanları buraya hizmet etmem için gönderen Allah, o zaman daha dikkatli ve özenli olmam lazım. Gönderenin hatırına…..NE güzel cümleydi bu son cümlesi. “Gönderenin hatırına hizmet..”

Evet, yaşlı çift genç garsona tekrar teşekkür ederek oradan ayrıldılar. Bu cümleyi hiç unutmayacaklardı, “Gönderenin hatırına hizmet, yaratanın hatırına yaratılmışa hizmet…”

 

Kısaca: Bizlerde hayatta hep bahşiş beklentisi içindemiyiz acaba. Ücretimizi aldık, hadi biraz da bahşiş olsun. Peki, olsun. Ama ya yüzümüz gülüyor mu, yoksa suratımız asık, hep daha çok hep daha çok mu diyoruz…

Kuran-ı Kerimde: “Eğer sen kaba, katı kalpli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi.’ (Âl-i İmran, 159)”

“ Güzel bir söz, kökü yerin derinliklerinde sabit, dalları ise göğe doğru yükselmiş bir ağaç gibidir ki (o ağaç), Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir. Allah, öğüt almaları için insanlara böyle benzetmeler yapar.” İbrahim Suresi 24-25 ayet

“Bahşiş mi, o da ne?” üzerine 9 yorum

  1. Allah’ın rızasını her nereye koyarsak o iş, o eser, o eda, o ideoloji, o söz ve her ne varsa, muhteşem olur. Kendi adıma yazılanın doğru olduğunu düşünüyorum. O güzel yürekli gençler hala var. Çoğalacaklar inşallah.

    Cevapla
  2. evet güzel bir ders, örnek bir yaşanmış olay, herkes payını almalı bnece, paylaştığınız için sizede teşekkür ederiz hocam

    Cevapla

Sedat İLGİN için bir cevap yazın Cevabı iptal et