Prof. Dr. Yıldız Batırbaygil: “Enerjinizi kullanmayı öğrenin”

Öyle bir toplum olduk ki karşımızdakini yargılamaktan sevmeye zaman bulamıyoruz, diyor Prof. Dr. Yıldız Batırbaygil. Günlük hayatta neden canımız sıkılıyor, neden strese giriyoruz, neden bazen gülüyor bazen hüzünlüyüz? Acaba enerjimizin farkında mıyız? İşte bütün bu soruların cevabını Batırbaygil’in kendisine sorduk.

Röportaj: Fahri Sarrafoğlu

Hocam isterseniz ilk önce enerjiden daha doğrusu Bio Enerjiden bahsedelim… Nedir bio enerji?

Doğal olan bir enerjidir.  Yani yaşamımız için gerekli olan hayati enerjidir. Bilim insan organizmasının yalnız moleküllerden oluşan fiziksel bir yapıya sahip olmadığını tüm kâinatta olduğu gibi bir enerji alanına sahip olduğunu doğrular. Vücut içinde devamlı titreşen, düşük voltajlı bir elektromanyetik akım vardır.Bu akım fiziksel bedenle sınırlanmamıştır. Böylece bir bedenden diğerine akış yapabildiği gibi, insandan maddeye de akış yapabilir. Yani oturduğuz koltuğa, giydiğiniz kıyafetlere, taktığınız takılara ve kullandığınız her şeye akış yapabilir.Sağlıklı bir bedende negatif enerji bulunmaz, eğer hastalık varsa veya kişi hep olumsuz, pesimist ve beyninde kısır döngülerle yaşıyorsa negatif enerji üretmeye başlar. İşte o zaman birçok hastalıklara zemin hazırlanmış olur. Ayrıca negatif olan bir insan mutsuzdur, sürekli mutsuzluksa beraberinde depresyonu getirir.

Enerjinin çeşitleri nelerdir? Vücudumuzda farklı enerjiler de var mı?

Bizim için üç enerji çok önemlidir .Bir tanesi Kozmik enerjidir.,biz doğadan  yani güneş,ay,hava ,su , toprak ve bitkilerden  KOZMİK enerji alırız.Diğerleri Rab ve Rahman enerjisidir ki ,bu, Tanrı’nın biz istemeden sunduğu veya dualarımız sonucu pozitifleşerek bize sunulan enerji şeklidir.İşte bu üç enerjinin vücudumuza tam girebilmesi için  içimizde KİN,NEFRET;ÖFKE ve AFFEDEMEMEZLİK duygularının olmaması lazımdır.Eğer bu duygulardan bir tanesi bile varsa bu enerjiler vücudumuza giremez ve biz hasta ve mutsuz olmaya başlarız.

O zaman tüm iş beyinde mi bitiyor, yani bizim devamlı olumlu düşünmemiz mi gerekiyor?

Beyin öyle bir güçtür ki. Kafadan geçen her düşüncenin Allah katında bir talep olduğuna inanıyorum. İyi şey ister güzel şeyler düşünürseniz cevabı aynen öyle gelir. Ama hep korku ve kuşkuyla yaşarsanız aynen bunları da çağırırsınız.Trafik kazasından korkan insanlar hep kazaya uğrarlar. Eğer siz korkuyla yola çıkar ve hep bunu beyninizde kurgulayıp etrafa negatif enerji yayarsanız mutlaka şoföre kaza yaptırırsınız ama arabayı siz kullanıyorsanız ve böyle korkularınız varsa eğer sakın araba kullanmayın…

Enerji görülür mü ya da biz görebilir miyiz?

Güneşli bir günde gözlerinizi havaya dikerek boşluğa uzun bir süre bakın. Gözünüzün önünde hareket eden beyaz kürecikler göreceksiniz işte bunlar Orgon denilen enerji cisimcikleridir. Açık ve güneşli havada bu cisimciklerin daha hızlı hareket ettiklerini görebilirsiniz.Günümüzde Kirlian adı verilen özel fotoğraf makineleriyle enerji alanları görüntülenebiliyor. Örneğin; ağacın dalında duran büyükçe bir yaprağın bu makineyle çekilen fotoğraflarında, yaprağın aurasının mavimsi su renginde olduğu görülüyor daha sonra yaprağın ucundan bir parça koparılıp tekrar resmedildiğinde kopuk olan yerin kızılımsı kahve bir renk almış olduğu görülüyor.Bu renk değişimi bize o bölgenin aurasının değişmiş olduğunu gösteriyor ama bir müddet sonra tekrar resmi çekilen yaprağın aurasının ilk baştaki rengi yansıttığı görülüyor. Yani enerjiyi görüyoruz. Aynı insanlarda olduğu gibi… Stres anında auramız bozuluyor ama bunu kısır döngüye çevirmezsek hemen düzeliyor.

Enerjiyi hissedebilir miyiz?

Eğer farkındaysanız her an hissediyoruz. Yeni tanıştığınız bir insanı düşünün, ya birden onu çok seversiniz onunla beraber olmaktan zevk alırsınız veya anında size çok itici gelir ve onunla beraber olmamak için bahaneler yaratırsınız. Bu bir akım çekişmesidir.Negatif insanlar hep karşılarındakileri iterler onun içinde iş başvurularında, yeni başladıkları işlerde ve buna benzer çok olayda ( neden benim işlerim hep bozuluyor) veya( ben ondan daha iyiydim neden o tercih edildi )gibi sorularla yaşarlar.Bazen yeni bir yere girdiğinizde içinizde bir huzur hissedersiniz, orada uzun bir süre kalmak istersiniz. Bazen ise bu çok sevdiğiniz bir arkadaşınızın evi bile olsa o mekân sizi boğar uzun süre orada oturamazsınız hemen oradan gitmek istersiniz.

Yanlış anlamadıysam hocam bütün mesele beyinde bitiyor ve bütün mesele hep olumlu ve pozitif düşünmek değil mi?

Evlerini, iş yerlerini sürekli beyinlerinde negatif enerji üretip negatiflediklerini fark edememiş insanlar var.  Diyelim sorunlarınız var ve çözüm getiremiyorsunuz veya diyelim ki öyle bir kafa yapısına sahipsiniz ki hep korku ve kuşkularla yaşıyorsunuz.Bardağın hep boş tarafını görüyorsunuz,  her şeyden hep şikâyet ediyorsunuz, hep mutsuzsunuz ve etrafınıza da sevgi değil mutsuzluk saçıyorsunuz.Kibirlisiniz, doğrular yalnız sizin doğrularınız, inatçısınız hasetsiniz ve bencilsiniz. Sizin gibi bir arkadaşım olsun asla istemem. Çünkü ben sizi görünce bu huylarınızı yaydığınız enerjiden hemen anlarım ama hemen anlayamayanlar bile bir müddet sonra sizden uzaklaşır sebebini bilmeseler bile.

Strese giren insan nasıl enerjik olur?

Eğer büyük bir strese girdiyseniz kendinize hobiler bulun, yani kafanızı dağıtın.Başka işlere kanalize olun ki stres yaratan faktörün etkisi azalsın veya sevdiğiniz, sizi mutlu eden şeylerle uğraşın. Bunları da yapamıyorsanız dua edin, duaların insanlarda yarattıkları mistik etki onların pozitiflenmesini sağlar. Ben evde sokakta bile hep iyilik diler ve hayır için dua ederim.

Hocam, stres aslında o kadar da kötü olmadığını söylüyorsunuz bunu biraz daha acar mısınız?

Biz ani stresleri çok severiz. Çünkü ani streste vücutta Adrenokortikotrop hormon  (ACTH) artar ve hafıza, algılama, enerji süper olur. Yani bu hormon strese karşı vücudun bir sigortasıdır. Ama siz bu stresi kısır döngüye çevirirseniz yani sürekli beyninizde kurarsanız, hep bunu düşünürseniz, gelen olumlu şeylerin hepsi geri gider.Yani unutkanlıklar, enerji kayıpları, isteksizlikler, migren, mide-bağırsak şikâyetleri, uykusuzluklar, beyin tümörler, tansiyon iniş-çıkışları, vücudun muhtelif yerlerinde uyuşmalar, mutsuzluk, hatta depresyon, kalple ilgili şikâyetler ve kansere zemin hazırlamış olursunuz.Bunları kendinize niye reva göreceksiniz ki? Akıllı, kontrollü ve olumlu olmak yeterli. Eğer büyük bir strese girdiyseniz kendinize hobiler bulun, yani kafanızı dağıtın başka işlere kanalize olun ki stres yaratan faktörün etkisi azalsın veya sevdiğiniz, sizi mutlu eden şeylerle uğraşın.Bunları da yapamıyorsanız dua edin, duaların insanlarda yarattıkları mistik etki onların pozitiflenmesini sağlar. Ben evde yemek yaparken bile hep dua ederim (yiyenler şifa bulsun, mutlu olsun, bereket artsın ) diye.

Diyelim ki devamlı negatif enerji üreten birinin evine ya da iş yerine gittiğimiz zaman bizde onun oturduğu, dokunduğu eşyadan olumsuz etkileniyoruz değil mi?

Böyle bir insanın evinde ve işyerinde oturduğu koltuğun onun negatifiyle nasıl yüklendiğini bir bilseniz oraya yanlışlıkla oturmanızın dahi size neler yapabileceğini tahmin bile edemezsiniz. Yani tüm eşyalar sahibinin enerjisini yüklenir ve bunu titreşimler halinde yayar.

Evde nasıl bir pozitif enerji ortamı oluşturmalıyız?

Yatak odanız çok önemlidir; çünkü sekiz saat sürekli içinde bulunduğunuz ev ortamı eğer negatif ise sabaha kadar sizi ne uyutur, ne de rahat ettirir. Öncelikle perdeler çok önemlidir. Hiçbir zaman yatak odalarının perdeleri çok büzgülü, kıvrımlı olmamalıdır. Çünkü çok toz tutar, eğer sık sık ta yıkamıyorsanız negatifi yok edemezsiniz.Eğer yatak odalarınızın penceresi bahçeye bakıyorsa özellikle sonbaharda ölü bitkilerin negatif enerjilerini içeri alır. Bu yüzden Rusya’da bize böyle manzaralı pencerelere sarı perde koymamızı önerirlerdi.Çünkü sarı rengin negatifi içeri almama özelliği var. Bilirsiniz kocakarı tabir ettiğimiz bir olay vardır. Hep büyüklerimiz bize çocuk olduğu zaman (sarı bir battaniyeye sarın da sarılık olmasın ) derlerdi…Bilimsel açıdan ne alaka diye düşünürdüm. Ama artık biliyorum ki büyüklerimize de birileri bir şeyler öğretmişler ama onların devrinde enerjiyi anlatsalar kimseler anlamayacağı için ancak böyle kandırabilmişler ve nesiller boyu bu böyle bize kadar gelmiş. Sarı negatifi içeri almadığı için çocuğa nazar değmesin demek istemişler aslında.

Yatak odanızda çok tüylü halılar, kitaplar, döküntüler, dağınıklıklar, biblolar olmamalı, çünkü bunların hepsi çok toz tutan şeylerdir. Odanızı sık sık havalandırıp, silmelisiniz. Manyetik alan yaratan nesneler (cep telefonu, tv, radyo, bilgisayar, vs.)olmamalıdır. Evinizin yakınında Metro, istasyon, yüksek gerilim hatları ve baz istasyonlarının olmaması lazımdır.

Giysilerimiz nasıl olmalı sizce, neler giyelim ya da giymeyelim?

Giysilerinizin doğal kumaşlardan olması önemlidir. Çünkü sentetikler negatifi tutarlar. Çok moralinizin bozuk olduğu ve enerjinizin sıfır olduğu bir gün kırmızı kıyafetler seçmelisiniz. O size canlılık ve enerji verir. Diyelim ki özel bir gün için beğenerek bir kıyafeti aldınız ve o gün çok negatif bir olay yaşadınız.Aradan günler geçti yine özel bir yere gideceksiniz, aklınıza yeni elbiseniz gelir hemen onu gardıroptan çıkarıp giyersiniz. Ayna karşısına geçersiniz ve birde bakarsınız o gün size o elbise hiç yakışmamış.Hani bazen bazı kıyafetleri o gün kendimize yakıştıramayız ya aynı öyle. Hemen çıkarır başka bir şeyler giyersiniz. İşte böyle böyle bir sürü çok sevilerek alınmış ama bir kere giyilmiş birçok kıyafetiniz vardır dolapta.

Çünkü onu giydiğiniz gün yaşadığınız negatif olay var ya onun negatif enerjisi öyle sinmiştir kıyafetinizin üzerine artık her giydiğinizde bu enerji sizi etkisi altına alır ve siz bu huzursuzluk hissiyle hemen kıyafeti çıkarmak istersiniz…

Hocam, gülmek konusunda biraz bahsedebilir misiniz? Gülmek bizde sanki pek uygun görülmez ama?

Pozitiflenmek için en önemli olaylardan biri de GÜLMEK. Kahkaha atan insanların bağışıklık sistemlerinin daha sağlam olduğunu ve kahkaha atan insanların daha uzun yaşadıklarını tespit etmişler. Halk arasında bir söz vardır BİR KAHKAHA İKİ PİRZOLA diye. Çocukken çok saçma bulurdum ama kahkahanın bir enerji gıdası olduğunu sonradan öğrendim.
USA’da yapılan araştırmalarda: 6 yaş civarı çocukların değişik şekillerde günde 400 kez güldüklerini, yetişkinlerin ise en fazla 7–15 kez güldüklerini hiç olmazsa günde 15 kez dolu dolu gülmenin sinir sisteminin kimyasını değiştirdiğini, kalp ve damarlarla solunum sistemine egzersiz yaptırdığını gözlemlemişlerdir.
Ayrıca yapılan çalışmalarda: Gülmenin, uyku ve sindirim sistemini de iyileştirdiğini ve de gülümseyerek korku ve paranoyalardan uzaklaşabileceğimizi bildirmişlerdir. Genelde hep gülen, sürekli hastalık ve dertlerden bahsetmeyen insanlarla beraber olmak en doğrusu tabi. Düşünün bütün gün iş yerinde stres ve sıkıntıyla uğraşan bir insanın tek huzur bulacağı yer neresidir, tabi ki evidir.

Hocam galiba Allah bize çok nimet vermiş ama şükürde de sıkıntımız var değil mi? Belki şükrün nasıl olacağını bilmiyoruz, ne dersiniz?

Biz çok şükreden bir toplumuz. Bize verilen tüm nimetlere hep şükrederiz. Aslında acaba Yüce Allah’ımızın istediği şükür bu mu?  Şükürde paylaşmak vardır. Siz bu nimetleri başkalarıyla paylaşıyorsanız kelimelerle şükretmenize gerek var mı? Zaten o, Allah katında en makbul yerini almıyor mu?Ramazanda bakarım, iftara hep akrabalar, yakınlar, arkadaşlar çağırılır. Sonra da onlar sizi iftar yemeğine çağırır. İstenilen bumuydu, amaç bu muydu? Her zaman yemek yiyebilecek, alabilecek insanlarımı yemeye çağırmaktı?  Hani sofralarımızda yiyecek zor bulanlar olacaktı?Siz ne kadar ihtiyacı olanlara dağıtırsanız emin olun size bin misli geri geliyor. Ama bu dönüş sadece maddi anlamda değil esas onun size geri dönüşünün pozitif enerjisini bir bilseniz, bu enerjinin sizde neler yapabileceğini bir bilseniz eminim yeniden dünyaya gelmiş gibi olurdunuz.

Son olarak hocam neler tavsiye edersiniz?

Aslına bakarsanız bazı insanlar hep “kendi hayatımı yaşamıyorum, başkalarının hayatını yaşıyorum” derler.Peki bu yaşadığınız hayat kimin, “size dayak zoruyla mı başkaları için yaşayın” diyorlar, tercihler kimin elinde..Bırakın bu zırvaları, kimse yapmak istemediği şeyleri zorla yapmıyor. Bunlar bizim tercihlerimiz. Kendimize bari dürüst olalım. Sanıyorum hayatı tanımak için kendimizi tanımak lazım.Yapabileceklerimizi, zorlanarak veya hatır için yapabileceklerimizi bilmemiz lazım ama daha önemlisi yaptığımız şeyleri başkalarının kafalarına kakmadan yapmamız lazım.

 

Yorum yapın