GENÇLERİN ÖNÜNÜ AÇIN

Araplara davetiye satıyorlar!
Girişimcilik nedir, ne değildir? Feyza Taşıran’la konuştuk.

Türkiye, Dünya Bankası verilerine göre 152 ülkenin 89’undan daha yaşlı nüfusa sahip olmasına karşın, yüzde 5,8’lik yaşlı nüfus oranıyla ‘‘Avrupa’nın en genç nüfuslu’’ ülkesi. Buna rağmen Türkiye gençliğe gereken önemi ve yatırımı yapamıyor. Rakamlara baktığımız zaman bunu doğrular nitelikte olduğunu görüyoruz. Türkiye’de daha fazla genç girişimci yetiştirilmesi için çalışmalar devam ediyor. Türkiye’nin en büyük eksikliği “girişimci sayısının” az olması. Biz de genç girişimci Feyza Taşkıran ile sizler için görüştük.




Sizi tanıyabilir miyiz?

Feyza Taşkıran. 1981 İzmir doğumluyum. Selçuk Üniversitesi İşletme mezunuyum. İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde MBA–İşletme yüksek lisansı yaptım. Babam promosyon ve dış ticaretle uğraşıyordu. Her zaman kendisiyle çalışmamı ve iş öğrenmemi istemişti öğrencilik yıllarımdan beri. Ben de üniversite 2. sınıftan itibaren her yaz babamla beraber çalışırdım.

Nasıl girişimci oldunuz? Ya da kendi işinizi nasıl kurdunuz?

İş hayatına kendi firmamı kurarak girdim ve 2004 yılında “franchise mağazacılık” sistemiyle Koza Davetiyeleri’nin Gebze’de mağazasını açtım. Aynı yıl hem master yapıyor, hem de çalışıyordum. İşimiz, Gebze ve çevresine toptan ve perakende davetiye kartı satışı yapmaktı. 2007 yılına kadar Gebze’de çalıştıktan sonra bazı nedenlerden dolayı mağazamı kuzenime devrettim ve İstanbul’daki bir fabrikada genel müdür asistanı olarak çalışmaya başladım. Daha sonra babam promosyonu bırakıp sadece ihracata yöneldi ve tek bir iş üzerine odaklanmaya başladı. Kendimize ait firmamız da olunca, benim de onunla beraber çalışmamı istedi ve böylece beraber çalışmaya başladık. Şimdi Koza Davetiyeleri’nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerine, Azerbaycan, İran ve Bulgaristan’a ihracatlarını biz yapıyoruz. Bu ülkelerde müşteri bulup mağazalar açıyoruz ve davetiye vb. ihtiyaçlarının ihracatını biz yapıyoruz.

Şu an için hedefiniz nedir?

Şu an girişimcilik konusunda farklı bir çalışmam yok. Dış ticareti, özellikle ihracatı öğrenmeye çalışıyorum.

Halen Genç MÜSİAD yönetim kurulundasınız. Sizce günümüz gençliğinin eksikliği nelerdir?

Az da olsa girişimcilik ruhu olan, farklı şeyler başarmak isteyen gençlerimiz var. Bu arkadaşlarımızın desteklerle çok iyi yerlere geleceğine inanıyorum. Fakat gençlerimizde projeler yok denecek kadar az. Bu girişimcilik ruhunun; bir şeyler üretebilme veya mevcut olanlara artı değer kazandırma fikrinin ve bilincinin okullarda aşılanması gerektiğini düşünüyorum ve bunu ülkemizdeki eğitim sisteminin eksikliklerinin getirdiği bir sonuç olarak görüyorum. Devlet destekleri yeterli değil elbet, ancak her şeyi de devletten beklemek yanlış olur. Özel sektördeki büyük firmaların ve STK’ların desteğinin, devletten daha önemli ve değerli olduğunu düşünüyorum.

Sizin önerileriniz nelerdir genç girişimcilere?

Gençlere önerim; kendi işlerini kurmadan, girişimci olmadan önce -buna aile şirketi olan gençler de dâhil- mutlaka ama mutlaka bir yere girip çalışmaları. İlla kendi mesleklerinde çalışacaklar diye bir şey yok. Burada amaç; farklı sektörler, farklı iş kollarının nasıl çalıştığını görmek ve tabii ki insan tanımaktır. Daha farklı, hiç bilmedikleri bir firmada çalışmaları, eminim ki çok farklı tecrübeler kazandıracaktır. Edindikleri bu tecrübeler sayesinde de olgunlaşacaklar ve ayakları yere basar şekilde, emin adımlarla kendi işlerini rahat bir şekilde kurabileceklerdir. Maalesef üzülerek söylüyorum ki; risk almaktan korkan, bir amaç uğruna yaşamayan, ilk işe girdiğinde yüksek maaş almak isteyen, iş öğrenme isteği olmayan ve hep rahat koşullar arayan bir toplum var karşımızda. Nereden biliyorsun diye sorabilirsiniz. İnanın ki mağazamda çalışacak eleman bulamamıştım. Hiç tecrübesi bile olmayan insanlar; asgari ücrete, mesai saatine ve yapacağı işe burun kıvırıyor. Mümkünse hiç çalışmadan para kazansın. Hâlbuki iş öğreteceğiz kendisine.

İş öğretmek mi zor, işi öğrenmek mi?

Bu aslında sıradan bir şeymiş gibi gelebilir: iş öğretmek-iş öğrenmek. Ama o kadar önemli, o kadar değerli bir şeydir ki iş öğreten birini bulmak. Başarısız girişimlerin çoğu tecrübesizlikten, iş bilmemekten yaşanıyor. Bu zamanda kimse kimseye bir şey öğretmek için vakit ayırmaz, ayırsa bile her şeyi öğretmez ki ilerde kendisini geçmesin diye. Ben işe alacağım insana her şeyi öğretmeyi (ön muhasebe, müşteri ilişkileri, sektör bilgisi vs..),  normal çalışma koşullarını ve özellikle de prestijli, marka olmuş bir firmada çalışmayı teklif etmiştim. Fakat tüm bu aramalarım sonunda başarıya ulaştım ve benimle çalışan 2 iyi elemanım oldu.

Stajlar maalesef genellikle küçük görülür, ya da ciddiye alınmaz. Sizin görüşünüz nedir?

Girişimcilik demek risk demektir. Bu riski de tecrübesi olmayan yeni mezun olmuş bir öğrenci almakta zorlanır. Alsa da çoğunlukla başarısız olur diye düşünüyorum. Bu nedenle mutlaka bir yerde çalışmalı, daha sonra kendi işini kurmaya teşebbüs etmelidir. Aslında stajlar bunun için vardır. Amaç öğrenciye gerçek iş hayatını, karşılaşacaklarını göstermek ve ön bilgi sahibi yapmaktır. Önce iş ahlakını ve nasıl iyi bir tüccar olunuru öğrenip, ona göre girişimci olmak gerekir. İşi iyi bilmezsen, sektörünü ve rakiplerini iyi tanımazsan girişimcilikte başarısızlıkla karşılama riskin çok yüksektir. Ben de hiç iş tecrübesi yaşamadan girişimci oldum. Çok şanslıydım ki beni yönlendirecek, yol gösterecek babam vardı ve başarısızlıkla sonuçlanmadı. Çok zorluklarla karşılaştım. Birçok şey öğrendim, çok tecrübeler edindim. Başarısız çok girişimci olmasındansa, başarılı az girişimcimizin olması ülkemiz için daha hayırlıdır diye düşünüyorum.

Son olarak eğitim sistemimiz açısından olaya bakarsak, üniversite-sanayi işbirliği eksikliği var. Piyasadan kopuk öğrenci yetişiyor değil mi?

Öğrencilerimiz hep iş bulamama korkusuyla okuyup mezun oluyorlar. Yeni fikir, proje üretimi çok az. Gençlerimizin girişimci olma konusundan cesaretlendirilmesi ve teşvik edilmesi gereklidir. Devlete düşen görev budur. İnanıyorum ki ilerleyen yıllarda üniversite-sanayi işbirliği daha da ilerleyecek. Çünkü artık eskisi gibi özel sektörler ve STK’lar duyarsız değil. Herkes farklı desteklerle, projelerle gençlerin önünü açmaya çalışıyor. Burada iş gençlerimize düşüyor. Üreten bir toplum olabilmemiz, diğer ülkelere nazaran fark yaratabilmemiz; gençlerimizin yeni fikirler üretip, bunları hayata geçirebilmesine ve girişimlerine bağlıdır.

 

Fahri Sarrafoğlu sordu

Yorum yapın