KISSA BİZDEN HİSSE SİZDEN

Bu hafta sizlerle kısa kısa bazı hikâyeler paylaşmak istiyorum. Hem bayram öncesi hem de bayramda düşünerek kıssalardan hisse alalım…

 

Dua

Brenda yamac tırmanışı yapmak isteyen genç bir kadındı. Bir gün cesaretini toplayarak bir grup tırmanışına katıldı. Tırmanacakları yere vardıklarında, neredeyse duvar gibi dik, büyük ve kayalık bir yamaç çıktı karşılarına. Tüm korkularına rağmen, Brenda azimliydi. Emniyet kemerini taktı, ipi yakaladı ve kayanın dik yüzüne tırmanmaya başladı. Bir süre tırmandıktan sonra, nefeslenebileceği bir oyuk buldu.. Orada asılı dururken, gruptan yukarıda ipi tutan kişi dalgınlığa düşerek ipi gevşetiverdi. Aniden boşalan ip, hızla Branda nın gözüne çarparak lensinin düşmesine neden oldu. Lens çok küçüktü ve bulunması neredeyse imkânsızdı. Lens yamacın ortasında bir yerlerde kalmıştı ve Brenda artık bulanık görüyordu. Ümitsizlik içinde Brenda, lensini bulması için Allah’a dua edebilirdi yalnızca. Ve içten içe düşünüp dua etmeye başladı. “Allahım! Sen şu anda buradaki tüm dağları görürsün. Bu dağlar üzerindeki her bir taşı ve yaprağı bildiğin gibi, benim lensimin yerini de biliyorsun. Onu bulmama yardım et.”


Patikalardan yürüyerek aşağı indiler. Aşağı indiklerinde, tırmanmak üzere oraya doğru gelen yeni bir grup gördüler.  İçlerinden biri “Aranızda Lens kaybeden var mı?” diye bağırdı.  Brenda’nın sonradan öğrendiğine göre, lensi bir karınca taşıyordu ve karınca yürüdükçe yavaşça kayanın üzerinde hareket edip parlayan lens kızların dikkatini çekmişti. Eve döndüklerinde Brenda lensini nasıl bulduklarını babasına anlatacak ve bir karikatürcü olan babası da ağzıyla lens taşıyan bir karınca resmi çizerek, karıncanın üzerindeki baloncuğa şunları yazacaktı:

 

“Allahım! Bu nesneyi neden taşıdığımı bilemiyorum. Bunu yiyemem ve neredeyse taşıyamayacağım kadar ağır. Ama istediğin sadece bunu taşımamsa, senin için taşıyacağım.”

 

 

Ne kadar zenginiz?

 

Günlerden bir gün bir baba ve zengin ailesi oğlunu köye götürdü. Bu yolculuğun tek amacı vardı, insanların ne kadar fakir olabileceklerini oğluna göstermek. Çok fakir bir ailenin çiftliğinde bir gece ve gün geçirdiler. Yolculuktan döndüklerinde baba oğluna sordu, “insanların ne kadar fakir olabildiklerini gördün mü?”

“Evet!”

“Ne öğrendin peki?”

Oğlu cevap verdi, “Sunu gördüm: bizim evde bir köpeğimiz var, onlarınsa dört. Bizim bahçenin ortasına kadar uzanan bir havuzumuz var, onlarınsa sonu olmayan bir dereleri. Bizim bahçemizde ithal lambalar var, onlarınsa yıldızları. Bizim görüş alanımız ön avluya kadar, onlarsa bütün bir ufku görüyorlar.” Oğlu sözünü bitirdiğinde babası söyleyecek bir şey bulamadı.

Oğlu ekledi, “Teşekkürler, baba, ne kadar fakir olduğumuzu gösterdiğin için!”

 

Vee..Çok Konuşmamak lazım..

Hoca vaaz vermek istediği salona girmiş. Salon, ön sırada oturan seyis dışında boşmuş. Konuşup konuşmama konusunda düşünen hoca sonunda seyise sormuş:

“Buradaki tek kişi sensin. Sana göre konuşmalı mı, yoksa konuşmamalı mıyım?”

Seyis cevap vermiş: “Hoca ben basit bir insanım, bu konulardan anlamam. Fakat ahıra gelseydim ve bütün atların kaçıp bir tanesinin kaldığını görseydim, yine de onu beslerdim.”

Bu sözlere hak veren hoca duaya başlamış. İki saatin üzerinde konuşmuş durmuş, duadan sonra kendini mutlu hissetmiş, dinleyicisinin de vaazın çok iyi olduğunu onaylanmasını isteyerek sormuş:

“Vaazımı nasıl buldun?”

Seyis cevap vermiş: “Sana daha önce basit bir adam olduğumu ve bu konulardan pek anlamadığımı söylemiştim. Gene de eğer ahıra gelip biri dışında tüm atların kaçtığını görseydim, onu beslerdim, ama elimdeki yemin hepsini ona vermezdim.”

 

Bunlarda kısa kısa kıssa…

 

Bir terzi kendi başına ufak yeni bir dükkan açar yalnız dükkanın iki tarafında da kendininkine benzer iki tane daha terzi dükkanı vardır. Bunların girişinde kocaman bir tabela vardır.. O tabelada 1.sınıf erkek terzisi yazar. Diğer yan tarafındaki dükkanda ise yine dev bir tabela vardır, orada da EN İYİ TERZİ yazar Küçük dükkanın sahibi ise iki büyük tabela ortasına küçük bir tabela asar GİRİŞ …

 

ARİSTO’ya sorarlar üstat siz iyi konuşamıyorsunuz fakat iyi ve güzel konuşma seminerleri veriyorsunuz, Aristo ise şu cevabı verir, ne yani biley taşı bıçakları keskinleştiriyor ama kendisi bir şey kesebiliyor mu?

 

İranlı General, Isparta hükümdarına bir mektup yazarak EĞER, teslim olmazlarsa, bütün Isparta’yı yerle bir edeceğini bildirir…” Ispartalı hükümdarın verdiği cevap ise sadece bir kelimedir: “EĞER”

Birgün askerin biri Ferhat Paşa’ya gelerek Paşam düşman çok yakında, ne yapacağız? Demiş. “Merak etme bizde onlara çok yakınız”

Yorum yapın