KÖPRÜLERİ ATMAYIN SAYINI ARTIRIN

Bugün rakamlardan değil, yüzünüzü güldürecek, belki tepessüm ettirecek birazcık uzan ama güzel bir hikâyeden bahsetmek istiyorum… Geçtiğimiz günlerde İTO-İSO ve tüm Türkiye’de oda seçimleri yapıldı. Bu seçimler önemliydi çünkü ekonomiye yön verecek, ekonomin gidişatında söz sahibi olacak kişiler seçilecekti. Nitekim seçildi… Seçildi ama çok kalpler kırıldı. Köprüler atıldı. Yılların esnaf komşuluğu hatta ev komşuluğu dahi neredeyse hiç sayıldı… Oldu mu şimdi. Hizmet etmek için geliyorum diyorsun ama öbür taraftan da adeta yakıp yıkıyorsun… Şimdi önümüzde yine bir seçim var. Yerel seçimler çok önemli. Çünkü Muhtar azaları, muhtarlar, il encümen üyesi, ilçe meclis üyeleri, belediye başkanları, Büyükşehir başkanları ve sayıları binleri geçen adaylar…Hepsi de hizmet için geliyor…İnşallah öyledir….Ama ne olur sakın seçim sırasında hele hele propaganda sırasında söylenen sözlere dikkat edilmesini rica ediyorum ve hemen hikayemize geçiyorum.

Bir zamanlar bitişik çiftliklerde yasayan iki erkek kardeş varmış Ve bunlar bir gün anlaşmazlığa düşmüş. Bu, makinelerden emek gücüne ve mala kadar her şeyi hiç aksatmadan paylasan yan yana iki çiftliğin 40 yıldan bu yana ilk ciddi ayrılmalarıymış. Böylece, o uzun yıllar süren işbirliği de parçalanmış. Önceleri küçük bir yanlış anlama ile başlayan anlaşmazlık giderek büyük bir uçuruma dönüşmüş ve en sonunda da yerini, karşılıklı sarf edilen nahoş sözcüklerin ardından, haftalar süren sessizliğe bırakmış.
Bir sabah John’un kapısı çalınmış. Kapıyı açınca karsısında elinde marangoz çantasıyla duran bir adam görmüş. “Ben birkaç günlük bir is arıyorum” demiş adam. “Belki bana verecek ufak tefek bazı isleriniz vardır. Acaba size yardımcı olabilir miyim?”
“Evet,” demiş büyük kardeş. “Sana göre bir isim var! Su derenin karsısındaki çiftliğe bir bak. Oradaki benim komşum, daha doğrusu orada oturan benim erkek kardeşim. Geçen hafta aramızda bir otlak vardı, ama O, buldozeriyle ırmak bendi yaptı ve simdi aramızda bir dere var. Bunu bana acı vermek için yapmış olabilir, ama simdi ben ondan daha iyisini yapacağım. Ahırın yanında yatan şu kütükleri görüyor musun? Senden bana bir çit yapmanı- 2,5 metrelik bir çit yapmanı istiyorum – ki onun yerini bir daha görmek zorunda kalmayayım. Ne yaparsan yap, sunu hallet.”

Marangoz “Sanırım durumu anladım. Bana çivilerin ve çukur açıcının yerini göster ki beğenebileceğin bir is çıkarayım” demiş. Büyük kardeşin öteberi almak için kasabaya gitmesi gerekiyormuş; bu yüzden marangozun malzemelerini hazırlamasına yârdim ettikten sonra aksam dönmek üzere ayrılmış. Marangoz bütün gün boyunca ölçerek, keserek, çivileyerek sıkı bir şekilde çalışmış. Günesin batmasına yakın çiftçi geri döndüğünde marangoz da isini ancak bitirebilmiş.Çiftçinin gözleri fal taşı gibi açılıp ağzı açık kalmış.

Ortada çit falan yokmuş. Derenin bir yakasından öbür yakasına uzanan bir köprü varmış!.. Korkulukları ve diğer ayrıntılarıyla tam bir usta isi köprü ve köprüye doğru, kollarını iki yanına açmış bir halde ilerleyen komşusu, yani, küçük kardeşi varmış. “Onca yaptığıma ve söylediğim sözlere karşın yine de bu köprüyü yaparak nasıl iyi bir insan olduğunu gösterdin” demiş kardeşi. İki kardeş köprünün karşılıklı iki ucunda duruyorlarmış ve daha sonra köprünün ortasında kucaklaşmışlar. Geri döndüklerinde alet çantasını sırtlamakta olan marangozu görmüşler. “Dur, bekle! Birkaç gün daha kal. Sana vermek istediğim bir sürü proje daha var,” demiş büyük kardeş. “Kalmak isterdim, ” demiş marangoz, “ama daha yapmam gereken bir sürü köprü var.”

Bazen insanlar bilmeden sevdikleri ile kendi arasına hendek kazıyor hatta bunu dikenli tellerle çeviriyorlar…Hatta bunu hizmet adına yaptıklarını dahi söyleyebiliyorlar..Biz biz olalım gelin bu hendekleri kaldırıp, köprüye çevirelim…

9 Mart 2009

 

Yorum yapın