Türkiye madenlerine sahip çıkıyor (Özel)

İTÜ Maden Fakültesi Dekanı Prof.Dr.Fatma Arslan:” Şu anda bir veri bankası hazırlanması çalışmaları sürdürülmektedir. Doğal taşlar ile ilgili bir envanter hazırlığı vardır. Maden İşleri Genel Müdürlüğü (MİGEM) tarafından da işletmeler ile ilgili bilgiler toplanmaktadır.”

Türkiye’de madenlerimiz var ama sizce ciddi bir maden envanterimiz var mı hocam? Ya da hazırlığı yapılıyor mu en azından?
Türkiye’deki madenlerimiz hakkında MTA tarafından 2008 yılında hazırlanan illere göre bir envanterimiz bulunmaktadır. Ancak bu yeterli değildir. Teknolojideki gelişmelere paralel olarak işletilecek cevher tenörü de değişebilmektedir. Bu nedenle, madencilik, yaşayan bir olgu olup yıllık, anlık takip edilmesi gerekmektedir. MTA tarafından madenlere göre de envanterler hazırlanmaktadır. Örneğin 1993 yılında Türkiye kurşun-çinko envanteri, 2005 yılında Türkiye Jeotermal Kaynakları envanteri, 2010 yılında Türkiye Linyit envanteri, 2011 yılında Türkiye Manyezit envanteri ve 2012 yılında Türkiye Bentonit envanteri hazırlanmıştır. Şu anda bir veri bankası hazırlanması çalışmaları sürdürülmektedir. Doğal taşlar ile ilgili bir envanter hazırlığı vardır. Maden İşleri Genel Müdürlüğü (MİGEM) tarafından da işletmeler ile ilgili bilgiler toplanmaktadır.

 


MADENLERİMİZİN ÇIKARTILMASINDAKİ ENGEL BÜROKRASİ
Türkiye’de son zamanlarda altın üretimi konusunda ciddi yatırımlar var ve çıkartılan, çıkartılmayı bekleyen madenler var. Bunların sayısı daha artacak sanırım ama genel olarak madencilerin önündeki engel bürokrasi mi yoksa teknoloji mi bu konuda neler söylenebilir?
Buradaki engel bürokrasidir.  Maden ve çevre kanunları bağlayıcıdır. Teknolojik anlamda bir sorun yoktur. Altın ve gümüş üretimi yöntemleri bilinmektedir. Ancak, siyanürasyon prosesine alternatif prosesler üzerinde araştırmalar sürdürülmektedir. Cevherin yapısı çok iyi tanımlanması ve cevher türüne göre doğru yöntemin seçilmesi önemlidir. Bu nedenle işletme öncesi laboratuar ve pilot çapta deneylerin detaylı bir şekilde yapılması zorunludur. İşletme esnasında ve sonrasında atıkların bozundurularak uzaklaştırılması ve depolanması işlemlerinde sızıntıların olmamasına dikkat edilmelidir. Yani çok iyi kontrollü bir işletme söz konusudur.

KURUMSALLAŞMAMA MADEN KAZALARINI DA BERABERİNDE GETİRİYOR
Türkiye’de sık sık madenlerimizde kazalar oluyor. 2013 yılında bile, yani teknolojinin en ileri dönemde olduğu durumda bile olmasının sebebi nedir, madenlerimiz mi eski, yoksa teknolojiye mi yatırım yapmıyoruz?
Kazaların sebepleri arasında öncelikle şu hususlar çok önemli;
Zonguldak örneği, ülkemizin maden kazalarındaki ortalamayı yükselten bir yer olarak dikkate alınmalı. Bunun nedeni buranın gazlı bir ocak oluşu, ayrıca üretim yerlerinde mekanizasyon + otomasyonun uygulanamıyor olması, yani emek yoğun üretim tarzı kullanılıyor olması en başta gelen neden oluyor. Özel sektöre ait –özellikle kurumlaşamamış yerlerde de bu durum geçerli.

Yani bu türdeki madenler kendilerini teknolojik gelişmeye ayak uyduramamış diyebilir miyiz?

Zonguldak örneğine yakın çalışma tarzlarında kazalar artma eğiliminde iken, otomasyon + mekanizasyonun uygulanabildiği Çayırhan örneğine benzer yerlerde bu durum önemli ölçüde düzelme yoluna gidiyor. Yani mekanizasyon + otomasyonun en büyük faydası işgücünü mekanizasyon yoluyla tehlikeli yerlerden uzaklaştırmak oluyor, bu ise riski azaltıyor. Bunun dışında, yani kömür dışında; metal madenciliğinde kömüre bağlı gaz probleminin olmayışı, jeolojinin daha ehven şartlar göstermesi ve üretim yerlerinin (ayakların) uygun dizaynına paralel olarak kazalara daha az rastlanıyor.

Tüm kazalardaki ortak özellik nedir?

Tüm kazalarda da teknik destek eksikliği, yani mühendislik çözümlerinin eksikliği kendini birinci dereceden gösteriyor. Mühendislerin yeterli bilgi-tecrübe sahibi olmaları ve birebir üretim süreçlerinin içinde olmaları çok önemli. Bu bağlamda teknik elemanların da sürekli meslek içi eğitimlerine tabi tutulmaları ve tabii ki teknolojik çözümlere ağırlık verilmesi gerekiyor. Çoğu kazada teknolojik eksiklik mevcut.

İTÜ Maden Fakültesi dekanlığını yürütüyorsunuz. Maden alanında sizce gördüğünüz en büyük eksiklik eğitilmiş eleman diyebilir miyiz? İTÜ Maden Fakültesi her yıl mezunlar veriyor bunlar sahaya inebiliyor mu? Ya da sektörden mi kaynaklanıyor eğitimli elemanları çalıştırmaması?

Türkiye’de madenler çok çeşitlilik göstermektedir. Her alanda deneyim sahibi olmak mümkün değildir. Maden Fakültesi öğrencileri eğitimleri sırasında dersler ve stajlar kapsamında arazi çalışmalarına yer vermektedir. Ancak bu onları tamamıyla eğitilmiş kılmamaktadır. Endüstride bazı şirketler belli bir yıl deneyimi olan mühendisleri tercih ederken bazı şirketler de deneyimsiz (yani yeni mezun) alıp kendileri çalıştıkları alanda yetiştirmek istiyor.

AB ile karşılaştırdığımız zaman AB kömürden vazgeçiyor ya da bazı madenlerden çevre faktörünü öne alarak vazgeçiyor sizce bu gerçekçi mi rekabeti önlemek için aslında kendi madeni bitti ama diğer ülkeleri de çevreye bağlayarak engellemek gibi bir düşünce olabilir mi?

Sanmıyorum. Kömür konusunda konuşmak gerekirse; bizim kömürden vazgeçmemiz mümkün değil. Enerji kaynakları tüm ülkeler için stratejik bir konu. Yerli kaynaklarımızın kullanımı dışa bağımlılığı azaltma açısından çok önemli. Enerjide çeşitlilik olmalı, değişik kaynaklardan enerji üretimi yapılmalı.

Sizce çevrecilerle madencileri nasıl barıştırabiliriz hocam, orta yol nedir? Yani madenlerimiz de çıksın ama çevre de asgari olarak zarar görmesin.

Madencilik, toplumsal yaşamın olmazsa olmaz faaliyetlerinden biridir. Madenciliğin amacı, ulusal kalkınma ve ekonominin gelişmesi için gerekli olan hammaddeleri endüstriye sağlamaktır. Ancak; madencilik faaliyetleri sırasında ve sonrasında kaçınılmaz olarak pek çok arazi bozulmaları, gaz emisyonları, atıklar, toz ve gürültü meydana gelmektedir. Maden yataklarının aranması, üretimi ve cevherlerin zenginleştirilmesi aşamalarında uygulanan işlemler; toprak, hava, su kaynaklarını, dolayısıyla çevreyi ve çevrede yasayan canlıları etkilemektedir. Genel olarak, açık isletme madenciliğinin çevre üzerindeki olumsuz etkileri, yeraltı madenciliği ve cevher hazırlama çalışmalarına oranla çok daha fazladır.
Madencilere olumsuz bakışı en aza indirmek neler yapılmalı?
Madencilik faaliyetleri sırasında ve sonrasında çevreye verilen zararları en aza indirgemek için, bütünsel bir maden işletme ve kapatma planlaması uygulamak gerekmektedir. Söz konusu arazi rehabilitasyon çalışmaları, mutlaka üretim süreci ile aynı zamanda planlanmalı ve uygulanmalıdır. Ancak bu durumda, madencilik faaliyetleri sürdürülebilir kalkınma modeli kapsamında gerçekleştirilebilir.

Madencilik çevre ile uyumlu yapıldığı takdirde çevrecilerle madencilerin barışık olmaması için bir neden yok aslında. Madencilik esnasında çevreye minimum tahribat verilmeli ve tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi maden sahaları madencilik sonrası eski haline dönüştürülmelidir. Madencilik faaliyetleri sonrası bozulan arazilerin yeniden düzenlenmesi ve iyileştirilmesinde temel amaç; bu arazilerin eski ekolojik ve ekonomik değerine kavuşturulması veya daha da geliştirilmesidir. Son zamanlarda Türkiye’de eski maden sahalarının reklamasyonlarına ilişkin örnekler çoğalmıştır. Özellikle ağaçlandırma çalışmalarında önemli derecede artış mevcuttur.

Yorum yapın