‘’VODOU BİR İNANÇ, BİR YAŞAM FELSEFEDİR’’- STRAZBURG VODOU MÜZESİ

Fransa Strazburg’da gezerken ilginç bir müze gördük .Afrika kültürünü anlatan ve Afrika şifa ve büyüleri ile ilgili farkılı bir müze. İlgimizi çekti içeri girdik ve gerçekten de farklı bir kültür ile karşılaştık. Bizim Şaman kültürünü anlatan objeler içerde gördük. Müzenin kurucusu olan hanımefendi Batı Afrika müziği ve dansına tutkulu biri. Adeline Beck 24 yaşında Strazburg da bulunan Vodou müzesinin kurucuları Marc ve Marie Luce ARBOGAST tarafından müdüre olarak göreve atanmış. 24 yaşından beri müzeye hizmet veren Adeline Beck ile müze ilgili bazı sorular sorduk. Kendisine tekrar teşekkür ediyor ve sizi Vodou kültürü ile baş başa bırakıyoruz.

Fahri SARRAFOĞLU:

  • Merhaba Adeline Beck Hanım, öncelikle bizimle bu röportajı yapmayı kabul ettiğiniz için size teşekkür etmek istiyor ve bu güzel eserlerin toplandığı bu müzeyi de tebrik ederek sözüme başlamak istiyorum. Bildiğiniz üzere temmuz ayında gerçekleştirdiğimiz Avrupa gezimizde Strazburg şehrinde bulunan Vodou müzesini gezme fırsatımız oldu, açık söylemeliyim ki müzenin ismini ilk duyduğumda aklıma ‘’vodoo bebekleri’’ terimi geldi, müzede bulunan eserleri bu terim ile adlandırmak ne kadar doğru? Ve dilerseniz önce kendinizi tanıtarak başlayın, müzenin kurucusu musunuz?
  • MÜZE FİKRİ 1963 YILINDAKİ ZİYARETLE BAŞLADI

Adeline BECKHanımefendi:

Merhaba Fahri Bey, bende sözüme bir teşekkür ile başlamak istiyorum, bu röportaja bizi davet ettiğiniz için teşekkür ediyorum. Öncelikle kendimi taktim edeyim, ismim Adeline Beck, Vodou müzesinin müdüresiyim. Göreve müzenin kurucuları olan Marc ARBOGAST ve eşi Marie Luce ARBOGAST tarafından atandım. Söylemeliyim ki Strazburg’da bulunan Vodou müzesi hem boyut hem de içeriği ile benzersiz bir koleksiyona ev sahipliği yapmaktadır.

Bu eşsiz koleksiyon 1963 yılında Marc ARBOGAST’ın eşi Marie Luce ile Afrika’ya yaptığı ilk seyahati ile başladı. Koleksiyonu o yılda gerçekleştirdiği seyahat ile başlasa bile, Vodou ile olan bağı Vosges dağlarında, bitkiler arasında geçen çocukluğu ile doğduğunu da diyebiliriz. Bu tutkunun çocukluğunda doğmasının sebebi onun bitkiler ile tanışmasıdır aslında. Bitkilere olan ilgili cadı olduğu ve bitkiler ile hayvanları iyileştirdiği söylenen komşusu sayesinde başladığını da diyebiliriz.

(Bilinmelidir ki bitkiler Vodou kültüründe önemli bir yer almaktadır). Bitkilerin iyileştirme özelliğini öğrenmesi ve annesi vesilesi ile tanıştığı kimyager, filozof Albert SCHWEİTZER ile mektuplaşması onu kimya okumaya teşvik etmiş. Annesi onu kimya ile tanışmasına vesile olduğu gibi olimpik yüzücü babası da onu bir kültür ile tanıştırmış, Afrika kültürü. Marc babası ile paylaştığı bir ilgi, egzotik Afrika maceralarıyla dolu olan Tarzan filmleri, sayesinde Tarzan filmlerin yıldızı Johnny Weissmuller ile tanışmış ve tıpkı babası gibi Afrika kültürüne hayran olmuştur. Bu hayranlık onu 21 yaşında eşi Lucie ile birlikte bir uçak bileti almaya ve Afrika’ya uçmaya teşvik etmiş. Bu genç çift için bu seyahat pek çok gezinin ilki olacaktı. Ve bu geziler onların bu eşsiz müzeyi açmalarını sağlayacaktır. Kısaca Marc’in Vodou ile olan bağı çok doğal bir şekilde gerçekleşti ve hayatı boyunca gelişti.

Fahri SARRAFOĞLU:

  • Değerli Adeline Hanım diğer sorduğum soruya cevap vermenizden önce araya girip şu soruyu sormak istiyorum, müzeden kaç tane eser bulunmakta?

Adeline BECK Hanımefendi:

  • Marc ve Marie Luce 1400’den fazla olan Vodou nesnelerin bir arada olduğu bir koleksiyon oluşturdular. Bu eşsiz eserden 220’sı ‘’Vodou: farklı görme sanatı’’ adında olan kalıcı serginin parçalarıdır. Vodou nesnelerinden bahsetmişken başta sorduğunuzu ‘’vodou bebeği’’ terimi kullanılabilir mi soruya da yanıt vermek istiyorum. Vodou denince insanların ilk aklına bu terim gelmesini anlıyorum (izlediğimiz Hollywood filmleri bize bunu anımsatıyor) lakin bu terim doğru değildir… Vodou kültürünü bildiğimiz ‘’vodou bebegi’’ kavramında sınırlandıramayız. Vodou kültürü/felsefesi/dini çok geniş bir felsefedir. Bu terim yerine Vodou eserleri, Vodou parçaları demek daha uygundur. 

Fahri SARRAFOĞLU:

  • Çoğumuzun aklına gelen bu düşünceyi aydınlattığınız için teşekkür ederim. Vodou kavramını daha iyi anlamak için, rica etsem Vodou’nun ne olduğunu ve ne anlama geldiğini bize açıklar mısınız? Ve müzedeki en eski parça hangisidir ve sizce en değerli eser nedir?

Adeline BECK Hanımefendi:

  • Fahri Bey az önce ifade ettiğimiz gibi ‘’Vodou’’ kelimesi Hollywood filmlerinde gördüğümüz, ünlülerin çılgına döndüğü, zombiler, iğneler, delinmiş heykellerin aksine dünya genelinde milyonlarca insanın paylaştığı bir inanç sistemidir Vodou. Müzedeki en eski parça hangisidir… Bunu bilmiyoruz çünkü parçaların tüm tarihlerini bilmiyoruz… Bunu öğrenmek için test yapmak gerekiyor, tahmin edersiniz ki bu testler pahalı…

    En eski parçayı bilmiyoruz ama en önemli parça ‘’Kélessi’’. ‘’Kélessi’’ bir fetiş. Bu fetiş, Lomé’den ‘’azé kokovinina’’ adlı bir bokono olan Vodou rahibi tarafından Paris, Bonn veya Madrid’deki Branly Müzesinde sergilenen koleksiyondaki eserli korumak için yapıldı. Eserler sergilenecekleri yerlere gittiğinde Kéléssi onlara eşlik etti. Kélessi dişi bir varlıktır ve müzede yaşayan tek fetiştir (düzenli olarak alkol ve kurban edilen tavukların kanıyla beslenerek ‘’canlı tutulur’’). Eğer ihmal edilirse agresifleşebilir… Tam tersi üzerine cin yani alkol dökülürse dilekleri yerine getirir. Kéléssi’nin yanındaki küçük sarı yığın olan ise Akpatcho’dur, Kéléssi’nin kocasıdır. Boyut farkı Vodou’da kadınlığın ve yaratıcı gücün önemini gösterir.

Fahri SARRAFOĞLU:

  • Adeline Hanım Vodou dünya genelinde milyonlarca insanın paylaştığı bir inanç dediniz, bu inanç nerede döğmüştür?

 Adeline BECK Hanımefendi:

  • Vodou inancı Batı Afrika’da doğmuştur ama Batı Afrika sınırlarını Afrikalı köleler sayesinde aşmıştır. Vodou inancı Yeni Dünyada, Kuzey Amerika’da, Güney Amerika’da, Karayıpler’de de mevcut olan bir inançtır. Avrupa’da dahi mevcut olan bir inançtır Vodou inancı; 20.yüzyılda göç akımları ile gelmiştir. Bilinmelidir ki Vodou bir din olduğu kadar, bir yaşam felsefesidir. Vodou çok çeşitli inanç ve uygulamaları kapsamaktadır.

Fahri SARRAFOĞLU:

  • Vodou bir yaşam felsefesidir dediniz, Vodou’nun felsefesini biraz daha açabilir misiniz?

Adeline BECK Hanımefendi:

  • Vodou inancında hem bu dünya ve hem de görünmez dünya birbiri ile ayrılmaz bir şekilde bağlantılıdır. İnsanoğlu bu görünmez ama atalarının, ruhların, tanrıların ve diğer tüm manevi güçlerin olduğu dünyaya bağımlıdırlar. Her Vodou efsanesi bir kayıp, bir acı, bir felaket ile başladığı da söylenebilir: insanlığı etkileyen tüm krizler, hastalıklar, ölümler, savaşlar ve diğer felaketler bu paralel dünyadan kaynaklandığı inanılır. Bu bağlamda Vodou bu acılara, felaketlere bir cevap, bir anlam katar… 

    Yani bir açıklama sunar Vodou (ötelerden gelen bir mesajın yorumu gibi de düşünülebilir).  Bu felaketler başarısız bir sınavdan şiddetli ölüme kadar gidebilir… Ayrıca Fa kehaneti yoluyla Vodou tanrıları ile iletişime geçilir ve onların insanların hallerine ayna olmaları istenir, bu tanrılar sinsi, huysuz, kıskanç, kibirli tanrılardır. Tahmini olarak 300 tanrı vardır, bu tanrıların böyle olması insanların kendilerini görmeleri içindir, bu huyları olan insanlığa aynadırlar aslında. Kısaca bu tanrıların amacı ayna olarak farkındalık yaratmaktır.

Fahri SARRAFOĞLU:

  • Adeline Hanım insanların görünen ve görünmeyen dünya ile tanrılar aracılığı ile irtibata geçtiğini ifade ettiniz, aklıma şu soru geliyor bahsettiğiniz tanrılar ile insanlar nasıl iletişime giriyorlar?

Adeline BECK Hanımefendi:

  • Görünen dünyadaki insanlar görünmez dünyadaki varlıklar ile ritüel, müzik ve dans ile iletişim kurarlar. Ritüeller, danslar, müzikler ahşap, ambalajlar, çubuklar, boynuzlar veya şifalı bitkiler dolu şişeler ile, geri dönüştürülmüş mutfak gereçleri, tanımlanamayan madde yığınları, dikilmiş, dizilmiş veya birbirine bağlanmış çeşitli öğeler gibi çok çeşitli malzemelerden yapılmış nesneler ile süslenir. Marc ARBOGAST’ın olağanüstü Vodou eserleri koleksiyonu geçmiş ve şimdiki insanların yaşamları hakkında birçok özel ve toplu hikayeler aktarıyor: son otuz yılda Nijerya, Benin, Togo ve Gana’da yaklaşık bin eser topladı; bu eserler Strazburg’daki Château Vodou’da (Vodou Kalesi) sergilenmektedir.

Fahri SARRAFOĞLU:

  • Vodou inancı hangi dönemde kurulmuştur? Başka ülkelerde uygunlanıyor mu Asya gibi?

Adeline BECK Hanımefendi:

  • Vodou inancı var olan Yoruba, Fon ve Ewe dinlerinin birbiri ile birleşmesi ile doğmuştur. Bugünkü hali ise Abomey’in Fon krallığının doğuşu ve genişlemesi ile 17.yüzyılda şekillenmiştir. Göç dalgaları bu şekillenmeyi de etkilemiş, Aja-Tado kültürünün temelini oluşturmuştur.

    Vodou asya da çok tanınmıyor. Vodou batı Afrika’da, özellikle Benin, Gana, Nijerya ve Togo’da doğmuş ve uygulanan bir dindir. Bugün hala gelişiyor ve bazen Hristiyanlık, İslam veya Hinduizm gibi diğer dinlerle karışıyor. Vodou Kelimesi ruhlar dünyasını ifade eder. Daha geniş anlamda, ruhlar dünyasını oluşturan tüm varlıkları kapsar: bilinmeyen, kavranamaz, kavranamayacak her şey.

    Vodou biçimleri Haiti, Brezilya, Kuzey Amerika ve Küba’da mevcuttur. Bu ülkelerin ortak bir tarihi olmasına rağmen Haiti Vudu, Benin, Togo, Gana veya Louisiana’da uygulandığı şekliyle vududan çok farklıdır. Bu müzede sadece Afrika objelerini göreceksiniz. Bu da kurucunun Afrika geleneğine olan bağlılığından kaynaklanıyor.

Fahri SARRAFOĞLU:

  • Adeline Hanım müze ile ilgili dikkatimizi çeken başka bir unsur var, neden müzenin kuruluşu için Strazburg seçildi de başka bir şehir seçilmedi? Bunun özel bir nedeni var mıdır? Ve neden bu binada kuruldu müze?

Adeline BECK Hanımefendi:

  • Müzenin bu binada olmasının sebebi kurucusunun bu binayı çok beğenmiş olması. Ayrıca Marc ARBOGAST mesleğini Strazburg’da icra etmiş ve başarılı olmuş, sevdiği bu şehirde bir iz bırakmış istemiş olabilir.  Müzeye ev sahipliği yapan bina 1878-1883 yıllarında (o dönemde Strazburg Alman yöntemi tarafından yönetilmekteydi) Berlin’de yaşayan mimar Johann Eduard Jacobsthal (1839-1902) tarafından inşa edilmiş bir su kulesidir. Johann Eduard Jacobastal (1839-1902) bu su kulesi haricinde Berlin Stadtbahn’ı (şehir demiyorlunu), Belin’deki Alexanderplatz, Bellevue istasyonlarını ve bugün ofis olarak kullanılan Metz istasyonunu tasarlamış bir mimardır.

    Muzeye ev sahipliği yapan bina kırmızı kumtaşından yapılmış, sekizgen, masif ve neo-romanesk bir yapıdır. Sarı tuğla ile taçlandırılan yapı geometrik pencereler ile süslenmiştir. Bina Strazburg şehrinin ana tren istasyonunun yanında bulunduğu gibi Fransa-Prusya savaşının ardından 1871’de Alsace bölgesinin ilhakından sonra inşa edilen ilk binalardan biridir.

Fahri SARRAFOĞLU:

  • Bir şeye daha değinmek istiyorum, müzeyi gezerken sanal gerçeklilik gözlüklerinde var olduğunu gördüm ve bunun amacının ritüelleri deneyimlemek, yaşamak daha doğrusu hissettirmek için olduğunu düşündüm, teknolojiyi müzeye dahil etmenizdeki amaç nedir?

Adeline BECK Hanımefendi:

  • Tam olarak bunun için mi? Evet! Amacımız ‘’Vodou Dünyasını’’ VR deneyimi ile hissettirmek. Yani izleyiciyi Batı Afrika’da uygulandığı şekilde Vodo dininin gerçekliliğini deneyimlemeye davet etmek. Gözlüğü taktığınızda Benin’de çekilmiş 360 derecelik ritüel törenlere dalıyorsunuz.

Fahri SARRAFOĞLU:

  • Birçok ziyaretçinin müzeyi ziyaret ettiğini düşünüyorum, genellikle size hangi sorular soruluyor? Ziyaretçiler arasından Türkiye’den gelen ziyaretçiler oluyor mu? Ve müzeyi nasıl tanıyorsunuz? Girişin ücretsiz olduğu günler oluyor mu?

Adeline BECK Hanımefendi:

  •  Türkiye’den çok fazla ziyaretçimiz yok, umuyoruz ki bu değişir. Müzeyi tanıtmak için sosyal medyayı kullanıyor, basınla iletişime giriyoruz. Ücretsiz girişleri sağlayamıyoruz; bunun nedeni özel bir müze olmamız ve sübvansiyonumuzun olmaması.

Fahri SARRAFOĞLU:

  • Röportajımızı bitirmeden önce son bir soru sormak istiyorum. Afrika’ya gitme veya Vodou ritüeline Afrika’da katılma fırsatınız oldu mu? Deneyiminizi bizimle paylaşabilir misiniz?

Adeline BECK Hanımefendi:

  • Evet gitme imkânım oldu. Özel bir müzede çalışmak ve bazı ritüeller görmek için ekibimle birlikte 2 kez Benin’de bulundum. Çok ilginç ve zengindi Ritüellerde müzik, dansçılar vb. Rahipler hakkında çok şey öğrendim. Ritüellere ulaşmak kolay değil ama ritüel görme şansınız varsa denemelisiniz. Tavsiye ediyorum. Deneyimlenmesi gereken bir şey.

Fahri SARRAFOĞLU:

  • Değerli vaktinizi bize ayırdığınız için ve cevaplarınız için teşekkür ederim, Vodou inancı hakkında birçok bilgi öğrendim sayenizde.

Adeline BECK Hanımefendi:

  • Ben teşekkür ederim.

Yorum yapın