AKŞEMSETTİN HAZRETLERİNDEN GELEN MESAJ

İstanbul’un fethinden önce dervişler, Allah dostları önceden İstanbul’a giderek tasavvuf ve maneviyat hakkında yerli halka uzun süren eğitim çalışması yaptılar… Osmanlı’nın adaletini anlattılar. Birçok Rum daha o dönemden gönlü İslam’a ısındı ve Müslüman oldu… Birçoğu da gönlü İslam’a doğru meyletmeye başladı… İşte İstanbul’un fethi esnasında bu yeni dervişlerden birisi Padişah’ı görmek için yakınına kadar sokuluyor tam o esnada Fatih Sultan Mehmet’in ayağı bu yeni dervişe kazara vuruyor, daha doğrusu Fatih Sultan Mehmet Han vurduğunun farkında değil. Gönlü burkuluyor ve gelip üstadına diyor ki “hani efendim, İslam’da adalet vardı, hani Osmanlı’da hak vardı, mazlumu koruma vardı…” Diye uzun uzun yakınıyor. Tabii şeyh hazretleri meselenin kazara olduğunu biliyor. Biliyor ama bunun kazara olduğunu nasıl anlatacak. Konuyu Akşemsettin Hazretlerine anlatıyor bu meseleyi diyor nasıl düzelteceğiz. Eğer kalpteki bu burukluk gitmezse İslam hakkındaki hak ve adalet kavramı yanlış anlaşılacak… Akşemsettin Hazretleri konuyu çözmek ve umuma da ders vermek için Cuma namazında hutbeden sonra namazı kıldırmak için geçiyor ve Fatiha’yı okumaya başlıyor .”Elhamdülillahi Müslüminn” hemen arkasından düzeltiyorlar “Elhamdülillahi Rabbilalemin” diye… Ama yok Akşemsetin Hazretleri her düzeltmeden sonra yine “Elhamdülillahi Müslümin” diye okuyor… Neyse namaz sonrası Fatih Sultan Mehmet Hazretleri bunun bir ikaz olduğunu anlıyor ve hocasına soruyor hocam niye öyle okudunuz, nerede hata yaptım hemen düzelteyim?  Hocası cevap veriyor,


“Sen sadece burada Müslümanların mı padişahısın yoksa burada yaşayan tüm Allah’ın kullarının mı?  Dün şehre girerken bir vatandaşa ayağınla vurmuşsun…” Fatih Sultan Mehmet Hazretleri hemen o dervişten özür diliyor, gönlünü alıyor ve mesele tatlıya bağlanıyor…

Değerli okurlarımız, buradaki ince nükteyi anladık mı? Allah C.C sadece Müslümanların Rabbi değil kendisine şirk koşan, kendisine küfreden hatta Allah’ı inkâr edenin de Rabbi. O kendisine inkâr edene de rızkı veriyor, sıhhat veriyor, mal veriyor, evlat veriyor. Çünkü onu O yarattı. Hal böyleyken bizim kendi kendimize ortaya çıkıp dünyanın herhangi bir yerinde yapılan zulme seyirce kalmamız mümkün değil olmaz ve doğru da değil.

 

2.Beyazıt Han Yahudilere karşı yapılan zulümden kurtardı onları İstanbul’a getirdi. Bunu reklam için yapmadı ne için yaptı? Allah’ın emri olduğu için yaptı… Yine Hitler’in zulmü içinde aynı şekilde karşı çıkmalıyız, daim olarak mazlumun yanında olmalıyız…

Neden mi? Allahın emri olduğu için. Emir emir diyorsunuz, nedir bu emir dediğinizi duyar gibiyim…

Efendim hemen Kuran’ı Kerimlerimizi açalım bakalım, Nisa Suresi 75.ayet bakın ne diyor: “Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: “Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize katından bir yardım eden yolla” diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz? (75)

 

Evet, sevgili dostlar, insan hakları evrensel beyannamesi Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 10 Aralık 1948 tarih ve 217 A(III) sayılı Kararıyla ilan edilmiştir. Bu beyannameye göre tüm Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler, birbirlerine karşı kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar… Ve uzayıp giden 30 madde var. Ama Kuran’ı Kerim bunu 1429 sene önce zaten halletmiş ve bir ayetle çözmüş. Diyor ki yeryüzünde nerede zülüm varsa eliyle, diliyle veya gücünün yettiğince kalbi ile dahi olsa bu zumlun ortadan kaldırmak için çalışacak. Bu İslam’ın gereğidir. Dolayısıyla bizim herhangi bir millet için oh oldu, amma oldu veya iyi oldu gibi bir şey demeye hakkımız yok. İşte İslam’ın güzelliği işte İslam’ın evrenselliği… Ortada bir haksızlık varsa ve bu haksızlık kimden gelirse gelsin Allah’ın mahlûkatına karşı yapılıyorsa hemen elimizden ne geliyorsa düzeltmek için gayret içerisine düşeceğiz. Dediğim gibi bu Kuran’ın acık ve net emridir

Yorum yapın