MÜŞTERİ MİSAFİRİMİZDİR…

Eee aman canım kriz kiriz gına geldi diyorsunuz değil mi? Yok bu sefer kriz yok, krizsiz bir yazı yazayım diye niyet ettim inşallah…(Nasıl olacaksa bakalım) Efendim mm aklıma Nasrettin Hocamız geldi… Hocamız bir misafir geliyor, yiyor içiyor. İyi güzel afiyet olsun da… Bu misafir biraz da bu satırların yazarı gibi meyveyi pek severmiş… Eee gece vakti, hoca zaten pek de gönüllü değil misafire ikrama… Bizim misafirin gözü yukarı kayıyor ve tavanda kurusun diye asılan kara ve kırmızı üzümlere bakmış. Canı sallanan salkım salkım üzümlerden istemiş… İstemiş de öyle pat diye denmez ki… Nasıl desin? Şöyle demiş

“Oy bizim eller, ah bizim eller. Gece yatarken üzüm yerler”…Nasrettin Hocamız tabii anlamış meseleyi ama. Onunda canı zaten burnunda biran önce yatsın da uyusun istiyor. O da şöyle cevap vermiş… Oyyy oyyy bizim eller bizim eller… Onu yazın saklar da güzün yerler…


Eee madem laf Hocamızdan açıldı devam edelim o zaman :

 

Hoca ağır hastadır. Artık evine gidip gelenlerin haddi hesabı yoktur. Her gelen misafir, bir saat oturmadan kalkıp gitmez. Hatta muhabbeti koyulaştırıp daha fazla oturanlar bile vardır. Hoca bunalmaya başlar ama kimseye kalkın gidin de diyemez. Hele bir ziyaretçi kafilesi hasta ziyaretini bahane ederek oturur da oturur. Nihayet kalkacaklarında içlerinden birisi:-Hoca, bir isteğin var mı? Allah geçinden versin ama bir vasiyetin falan, deyince, Hoca fırsat bu fırsat diye düşünür.

Evet, bir vasiyetim var. Bir hasta ziyaretine gidince, yanında oturup kalmayın!

Efendim tamam bu kadar yeter, konuya geliyorum…

 

Hani kriz yok dedik ya geçenlerde bir konferansa gittim, konferansın konusu müşteri misafirimizdir… Anlayış değişiyor artık. Eskiden canın isterse al yerine artık seç beğen al, beğenmezsen yine getir seç götür anlayışı geliyor. Eskiden firmalar hele hele otobüs firmaları “zaten verdiğin üç kuruş yok birde evine kadar götürelim diyerek” yolcuyu tersliyorlardı… Ya da oteldesiniz su istemeye korkuyordunuz, arkasından ilave ücretler gelecek diye… Artık satılan mal geri alınmaz diyerek kocaman kocaman levhaların yerine MÜŞTERİ MİSAFİRİMİZDİR… Yazılarını görüyoruz.  Gerçi bu durum biraz Tüketici Derneklerinin iş yükünü azaltacak belki bazı dernekler işsizlikten kapanacak ama olsun..Sonuçta Tüketiciye müşteri gibi davranan, onun sağılacak mor inek değil İNSAN olduğunu hatırlayan bir anlayış geldi… Peki, bunu kime borçluyuz, Kemal Derviş’e mi yok canım? Nerden çıkarttınız? Özal’a mı? Hayır? Rahmet i Ecevit’e borçluyuz…EEE anayasayı fırlattı, döviz de kızdı fırladı, her şey fırladı sonuçta. Ha bu arada   o anayasa kitapçığı fırlayarak taaaaa Amerikalara gitti hızını alamayıp oralarda kriz çıkarttı…

 

Yani değerli dostlar, krizler işte böyle fırsata dönüşüyor. Müşteri misafirimizdir anlayışı geldi böylece hem kriz miriz inşallah olmayacak, insana önem geldiği için bereket gelecek, hem tüketici hem de Türkiye hatta dünya kazanacak.

Yorum yapın