Tekke ve Zaviyeler yeniden açılmalı mı?

Yaklaşık bin kişinin katılımı ile gerçekleştirilen Türkiye depresyonda mı? Konulu araştırmanın sonuçlarına göre, her on kişiden üçü kendini sürekli olarak üzüntülü ve umutsuz hissediyor. Araştırma sonuçlarına göre depresyon, bayanlarda erkeklere göre ve bekârlarda evlilere göre biraz daha fazla görülüyor. Üst yaş grubundan genç yaş grubuna ve üst gelir düzeyinden alt gelir düzeyine doğru gidildikçe, depresyon ihtimali yükseliyor. Ayrıca, kişilerin eğitim düzeyi azaldıkça depresyon belirtileri de artıyor.

National Geographic son sayısında bu konuyu kapağa taşıdı. Bu dergide aktarılan rakamlara göre 1995 yılında Türkiye’de satılan antidepresan sayısı 6 milyon 816 bin 200 kutu iken, bu rakam 2010 yılında 34 milyon 158 bin 82 kutuya yükselmiş. Bu rakamlara göre Türkiye halkının yarısı depresyon geçiriyor. Danışman Psikolog Mücahit Gültekin’e göre “İnsanın ilahi, aşkın ve manevi yönünü dışlamayan bir psikolojiye ihtiyaç var” Gültekin, açıklamasını şöyle sürdürüyor: “ Şimdi, bunun en temel sebebi materyalist temele dayalı kurgulanan sosyal/ siyasi/ kültürel/ ekonomik yaşam algısıdır. Bu temelden neş’et eden 2 önemli sebep var. Birincisi ilaç şirketlerinin “hastalıktan” para kazanıyor olmasıdır. Bu hastalıkların pazarlanmasına yol açıyor.”

Türkiye Psikiyatri Derneği Dış İlişkiler Sekreteri Dr. Halis Ulaş’ın açıklamasına göre, gerek ilaç tüketiminin azalması gerekse bilinçli ilaç kullanımın sağlanması için koruyucu sağlık (ruh sağlığı) uygulamalarına ağırlık verilmesi gerekiyor. Evet, işte burada tekkeler devreye giriyor.

İstanbul’da Osmanlı İmparatorluğunun son dönemine kadar 300 tane tekke ve zaviye vardı. Yani hemen hemen her mahallede bir tekke bulunuyordu.

Mustafa Kara’nın Tekkeler ve Zaviyeler kitabına baktığımız zaman, tekkelerin birçok faydasını olduğunu görüyoruz. :”Tekke ve zaviyelerin zaman zaman ruh ve sinir hastalıkları için bir tedavi merkezi olarak kullanıldığını da biliyoruz. Daha çok telkin ve irşat
yoluyla hizmetlerini sürdüren bu şifa yurtları, çoğu zaman bir şeyhin önderliğinde toplumun bu yöndeki yaralarına da çareler aramıştır. Doktorla hastalar arasında genellikle samimi bir hava vardır. Hasta şifa bulmak için elinden geldiği kadar doktorun tavsiyelerine uyar. Tekke şeyhleri de bu noktayı değerlendirerek, Ruhi dertlerine çareler aradıkları insanlar arasında İslam’a uzak olanlara da böylece bir şeyler verme fırsatını bulmuşlardır…”

Bugün bir araştırma yapsak İstanbul’da sadece türbelere gidenlere bir bakalım… Dua ediyorlar, diğer kendileri gibi gelenlerle birlikte konuşuyorlar. En önemlisi yardımlaşıyorlar vermeyi ve paylaşmayı öğreniyorlar. Yani tıp diliyle terapi yapıyorlar. Ve rahatlayıp gidiyorlar. İşte eskiden bunu tekkeler yapıyorlardı. Tekkeye gidip, hem dua ediyor, hem tekke şeyhine derdine anlatıyor (tabii ehil olan ve mürşidi kâmil dediğimiz kişilere). Bu olmadığı için bugün maalesef merdiven altı mı desem ya da tezgâh altı mı desem sonradan türemiş şeyhler ya da kendilerine hoca(!) denen kişilere gidip muskalarla, büyülerle uğraşıyorlar.

CHP Parti Meclisi (PM) üyesi ve Ankara milletvekili adayı Bülent Kuşoğlu, geçtiğimiz günlerde Zaman’a ilginç açıklamalarda bulundu, Tekke ve zaviyelerin kapatılmasının toplu yozlaştırdığını ve tekrar açılması gerektiğini söyledi. Bence teklifin üzerinde ciddi ciddi düşünülmesi gerekir… Bugün toplumumuzda yanlış bilgilenmeden dolayı psikolog ve psikiyatra gitmek adeta lüks oldu veya gidenlere de yanlış anlaşılıyor. Sağlık Bakanlığının güzel bir projesi vardı, hastanelerde din görevlilerinin bulunması. İnşallah bu proje sağlıklı bir şekilde işleme konulursa toplumuzdaki ruhi hastalıkların inanıyorum ki büyük bir oranda önüne geçilecektir.

 

Yorum yapın