Otomotiv kültüründe geri kaldık !

Röportaj: Fahri Sarrafoğlu 

Prof. Dr. Ahmet Güney İTÜ Makine Fakültesi öğretim üyesi:” Tasarım aşamasında ticari taşıtlardan başlayarak bugün birkaç otomobil örneği ile gelişen bir tablomuz vardır. 3 bin civarında yetişmiş mühendisimiz en çağdaş yöntemleri kullanarak uluslararası kabul gören tasarımlar yapabilmektedirler.”

Türkiye’de yerli Otomotiv üretimi sizce olabilir mi, bu konudaki görüşleriniz nelerdir?

Üretim ile marka yaratmayı farklı ele almak gerekir. Genel olarak kendi taşıtını kendin yap dendiğinde şu safhaların hepsini gerçekleştirebilmelisiniz: Piyasa araştırması, Tasarım, Tedarik ağı, Üretim (İmalat, Montaj, Kalite Kontrol testleri), Tip onayı testleri, Pazarlama, Satış sonrası hizmetleri.
Türkiye uzun bir süredir en iyi şekilde Otomotiv üretimi yapmaktadır. İmalat, montaj, fabrika organizasyonu gibi konularda uluslararası rekabet gücümüz çok yüksektir (üretim adetlerindeki düşüklüğün dezavantajlarına rağmen).

Üretim safhası için  donanımlı mühendislerimiz de var sanırım?

Tasarım aşamasında ticari taşıtlardan başlayarak bugün birkaç otomobil örneği ile gelişen bir tablomuz vardır. 3 bin  civarında yetişmiş mühendisimiz en çağdaş yöntemleri kullanarak uluslararası kabul gören tasarımlar yapabilmektedirler. Tamamen Türk mühendislerin tasarladığı ve ülkemizde üretilen araçlar Dünya pazarlarında yer almaktadırlar. Bazı motor üretici firmalarımızda kendi motor tasarımlarını yapıp üretmeye başlamışlardır. Ana sanayinin yanında Otomotiv yan sanayi de bu gelişmede çok önemli yer almaktadır. Ar-Ge çalışmalarının önemli bir bölümü yan sanayide yapılmakta, keza ihracatımızın önemli bir kısmı da yan sanayi tarafından yapılmaktadır.

MARKALAŞMAK İÇİN DEVLET DESTEĞİ ŞART
Peki, eksiğimiz nedir ?

Ancak marka dendiğinde başta pazarlama olmak üzere diğer hususları da sağlamanız gerekir. Türkiye’de şu anki üretim sayıları göz önüne alındığında Devlet desteği olmadan bir markanın uluslararası rekabetçi olması kolay değildir. Araçları tasarlayıp ürettikten sonra bunların çok kapsamlı tip onay (homologasyon) testlerinden geçirilip onaylarının alınması gerekir. Ülkemizde henüz bu testlerin önemli bir kısmının gereksinimi olan test pistleri dahi mevcut değildir. Sektörel gelişmelerde bu tür yatırımlar Devletler tarafından desteklenmiştir (İspanya, Kore örneklerinde olduğu gibi).
Türk Otomotiv sektörünün ithalatçı yapısı yada montaj konusunda uzman olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Soruyu yerli üretim veya ithalat mı? diye ele alırsak, burada dengeyi serbest piyasa veya devlet desteği belirler.
Serbest piyasa kurallarına göre ithal veya yerli üretim araçlar kalite-fiyat performanslarına göre rekabet ederler. Ülkemizde üretilen araçlar kalite açısından rahatça rekabet edebilmektedirler. Bu zaten ihraç başarımızla da ispat edilmektedir. İç pazarda fiyat ise maliyetlerin yanında vergi miktarlarıyla belirlenmektedir. İthal ürünler de yine vergi ayarlamaları ile pazarda yer almaktadır. Dolayısıyla iç pazar dengeleri maliyetin yanında önemli ölçüde devlet politikası ile belirlenmektedir.
OTOMOTİV KÜLTÜRÜNDE GERİ KALDIĞIMIZ SÖYLENEBİLİR

 Türkiye’de otomobil satışları artıyor ama ACABA GERÇEKTEN OTOMOBİL kullanmayı biliyor muyuz, yanlış anlamayın EHLİYET OLARAK değil, sürmeyi kast etmiyorum…Acaba kullandığımız otomobili sizce ne kadar tanıyoruz..Yada  bu konuda ciddi bir eğitim gerekiyor mu?

Türkiye’de otomobil satışları artıyor, ancak yine de henüz araç sayıları düşüktür. Ülkemizdeki bin  kişiye düşen otomobil sayılarına bakıldığında bu rakam gelişmiş Avrupa ülkeleri ortalamasının yaklaşık dörtte biri seviyesindedir. Bu durumu kişi başı milli gelirin düşük olması ile açıklayabiliriz. Dolayısıyla Otomotivkültüründe geride kaldığımız söylenebilir. Bu kültür eğitim ile sağlanır. Burada görev eğitim kuruluşlarının yanı sıra yazılı ve görsel medyaya da iş düşmektedir. Her ne kadar otomobil dergisi sayılarında büyük bir artış olduysa da bunların okunma sayıları çok düşüktür. Televizyon kanallarında da bu kapsamda program sayıları ve izlenme oranları çok düşüktür. Bu kültür sağlanmadığı takdirde ehliyet sınavlarının formatlarını değiştirerek sadece ufak bir yol alırsınız.

Otomotiv üretimi yapılıyor, değişik ülkelerden ve ülkemize olduğu gibi ithal geliyor, yani ek bir düzenleme ilave olmadan peki Türk sürücüsüne göre olup olmadığı ya da Türk karayollarına uygunluğu vb  gibi sanırım bir denetim yok değil mi ya da olsa ne kadar güzel olur diyebilir miyiz?

Otomotiv sektörü küresel uygun ürünler üretmektedir. Türkiye de Avrupa Topluluğu direktiflerine uymak zorundadır. Bu nedenle Türkiye özelinde değişik ürünler söz konusu değildir. Eskiden kara yollarımızın kalitesi veya sürücülerimizin alışkanlıkları gelişmiş ülkelerden farklı idi. Ancak bugün için bu farklılıklara yönetmeliklerle izin verilmemekte ve zaten özellikle karayolu kalitemiz de iyileşmiştir. Avrupa Standardlarına (Türkiye’de de aynı Standardlar geçerlidir) uygunluğu ispatlanmadan (tip onayı) ne ithal ne de yerli üretim hiç araç trafiğe çıkamamaktadır. Bu husus Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından hassasiyetle denetlenmektedir.

Sizce gerçekten suyla çalışan bir Otomotiv gelecekte yapılacak mı ya da petrol dışında birOtomotiv üretimi olabilir mi, güneş enerjisi vb gibi ama tabii ki kullanılabilir olması açısından…

Petrol kökenli yakıtların yanında alternatif yakıtlar mevcuttur. Bunların kullanılabilirlikleri performans değerleri (güç, menzil, verimlilik) yanında Devlet teşviklerine de (vergiler, zorlamalar) bağlıdır. Yakıtın elde edilmesi, depolanması ve kullanılması safhalarındaki çevre etkileri dikkate alınarak bazı destekler sağlanmalıdır. Çevresel atık olarak iyi gibi gözüken sıkıştırılmış hava motoru, hidrojen motoru, güneş enerjisini kullanabilen motorları düşünebiliriz. Bu enerji kaynaklarının bazıları mekanik enerjiye elektrik motoru kullanarak dönüştürülebilir. İçten yanmalı motor yerine elektrik motor kullanımı taşıtlarda aktarma organları tasarımında büyük değişiklikler gerektirmektedir. Enerji depolaması kapsamında ileri teknolojili aküler, yakıt pilleri  benzeri gelişmelere rağmen yeterli menzil miktarlarına erişilememektedir.

Halihazırda günümüz teknoloji ile devlet katkısı olmadan konvansiyonel petrol motorları halen fizibilite açısından daha avantajlı olmaktadırlar. Bu nedenle petrol kökenli yakıt kullanan içten yanmalı motorların, verim, çevre kirliliği gibi sorunlarını iyileştirme yönünde Ar-Ge çalışmaları hızla devam etmektedir. Bu kapsamda son yıllarda küçümsenemeyecek gelişmeler elde edilmiştir. Yasaklamalar veya vergi destekleri değişmediği sürece petrol rezervleri eriyene kadar konvansiyonel güç kaynakları geliştirilerek kullanılmaya devam edilecektir.

 Mevcut durumda Otomotivlerin daha çok çevreci olması için sizce neler yapılması gerekir. Hem hükümet tarafından hem de Otomotiv üreticileri tarafından?

Yukarıda da sık sık bahsettiğim gibi araçlar tip onayı almadan trafiğe çıkamamaktadır. Tip onayı istemlerinin önemli bir kısmı da çevre koruması üzerine kurulmuştur (egzoz gazları emisyonu, gürültü, vs). Bu kapsamdaki direktifler, çevre bilincinin artmasına ve teknolojik imkanlara bağlı olarak yıllar içinde sürekli güncellenmekte ve daha düşük çevre etkisi  istenmektedir. Otomotiv üreticileri de bunlara uymak mecburiyetindedir.
Çevre etkisi kapsamında kanuni sınırlamaların ötesinde üreticiler araçlarını rekabetçi kılabilmek için daha düşük yakıt tüketimi veya daha sessiz taşıtlar için de geliştirmeler yapmaktadırlar. Bu hususlar kirli gaz salınımına doğrudan etkili olmaktadır. Bu araştırmalar; daha hafif taşıtlar, daha verimli motorlar, geri dönüşümlü malzemeler üzerine yoğunlaşmıştır.

Sizce dünya Otomotiv üretiminde artık gelinecek noktaya geldi mi ….Zira sanki bir Ar-Ge konusunda durgunluk söz konusu mu?

Gelişmenin her noktasında acaba sonuna gelindi mi diye sorulur. Ancak geriye bakıldığında gelişmenin sürekliliği bariz olarak görülür. Tüketici bilinci geliştikçe hep daha iyi taşıtlar talep edilecek, gelişen yeni teknolojilerin de katılımıyla artan bir hızla ar-ge çalışmaları devam edecektir. Otomotiv sektöründe hem ana sanayi hem de yan sanayide Ar-Ge departmanları her geçen gün daha gelişmekte, disiplinler arası çalışmalar artmakta, yeni bilim dalları bu sektörde yer almaktadır. Bu nedenlerle durgunluk değil tam tersi patlama söz konusudur. Otomotivin bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de çok sayıdaki disiplin ya da sektör için Ar-Ge lokomotifi olma işlevi artarak sürecektir.

Yorum yapın