VERGİLERDEN ŞİKAYETÇİ MİSİNİZ?

Türkiye’de işverenden alınan vergilerin gerek oranı gerekse çeşidi bakımından birçok ülkenin üzerinde. Buna rağmen yüksek vergi oranlarını ödeyen vatandaş, hak aramak yerine sadece şikâyetçi oluyor. Uzmanlara göre, bu durum vergi bilincinin tam olarak oturmamış olmasından kaynaklanıyor. Bu yüzden ‘vatandaşın vergisini koruma’ emekli bürokratlara kalmış durumda. Başka bir deyişle Vatandaşın Vergisini Koruma Derneği şu an ilgileniyor. Ancak dernek vatandaştan gelen şikâyetler üzerine değil, ‘haksızlığını’ kendi tespit ettiği uygulamaların üzerine gidiyor “Amacımız Batı ülkelerinde sık sık rastlanılan, vergisini ödeyen vatandaş bilincini oluşturmak.” diyen Dernek Başkanı Rıdvan Selçuk, hedeflerinin vergi ödeyenin hesabını sorabilir hale gelmesini sağlamak olduğunu belirtiyor…


1997 yılında faaliyete başlayan yaklaşık 200 üyeli Vatandaşın Vergisini Koruma Derneği’ne kurulduğundan bugüne kadar sadece 10 kişi başvurarak vergiden yana dert yandı. Bu başvurular da Motorlu Taşıtlar Vergisi’yle sınırlı kaldı. Vergi bilincinin küçük yaşta geliştirilmesi gerektiğini savunan dernek, okullarda okutulmak üzere ders çalışması yapıyor. Tepkisini koymayan vatandaş bize gelsin diyen, dernek başkanı Vatandaş en çok dolaylı vergilerden muzdarip. Bu durumda vatandaş ne yapmalı? Sorumuza şöyle cevap veriyor: ”Dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payının 2005 yılı sonu itibariyle yüzde 73’lere ulaşması bekleniyor. Vatandaşın dolaylı vergilerle (katma değer vergisi, özel tüketim vergisi vb) ilgili düzenlemeler yapılırken tepkisini koyması lazım. Tepkisini koyamayanlara da bizim gibi örgütlerle işbirliğine girmelerini öneriyorum. “ Peki bize düşen nedir derseniz eğer? Öncelikle basın ve yayın organları vasıtasıyla vergi konusunda vatandaşlarımızı daha çok bilinçlendirmemiz ve aydınlatmamız lazım. Örneğin vatandaşlarımıza alışverişlerimizde almadığımız bir fişin veya faturanın ödenmeyen vergisinin bize çocuğumuzun okulunda kışın kaloriferlerin yanmaması, tedavi olacağımız hastanede uzun süre sıra beklememiz veya enflasyon olarak geri döneceğini anlatmamız lazım. Yine eğitim sistemimize çocuklarımıza vergi bilinci aşılayacak, ödenecek her kuruş verginin nereye harcandığının hesabını soracak gençler yetişmesine imkan sağlayacak müfredat programları ilave etmemiz lazım. AB üyesi ülkelerde bırakın dernekleri, bizatihi bireyler toplumu ilgilendiren konularda son derecede hassas davranıyor ve menfi veya müspet tavırlarını her platformda ortaya koyuyorlar. ABD veya batı Avrupa kaynaklı filmlerden hatırlayanlarımız vardır, kamu otoritesi nezdinde hak arayan bireylerin “….Ben vergi ödeyen bir mükellef olarak..” ifadesiyle başlayan konuşmaları söz konusu filmlerden alışık olduğumuz bir ifadedir. Tabi bu söylediğimiz demokrasi kültürünün daha gelişmiş olduğu AB üyesi batı ve orta Avrupa ülkeleri ile İskandinav ülkeleri için geçerli. AB’ne sonradan katılan doğu Avrupa ülkelerinde ise toplumsal hassasiyet bu kadar yüksek olmamakla beraber her geçen yıl hızlı bir gelişme gösteriyor. Biz de mi? Bizde ise henüz daha interneti oyun dışında kullanmak için, hakkımızı aramak için kullanmaya yeni başladık… Dilekçe alışkanlığımız zaten yoktu, pul parasından kaçıyorduk… Şimdilerde ise pulsuz dilekçe vermeye bile üşeniyoruz?

Yorum yapın