Zehra Teyze niye ağlıyor?

Yazan: Fahri  Sarrafoğlu

Mahallemizde çok sevdiğimiz özellikle öğrencileri çok seven içli ve duygusal bir Zehra Teyzemiz vardır. Gençlerin dertlerini dinler, onlara elinden geldiğince yardım eder, yüzü devamlı güleç bir teyzemizdir. Fatih’ten Macar Kardeşler caddesine doğru çıkarken Zehra Teyzemizi gördüm, ama onu hiç öyle görmemiştim. Üzgün hani neredeyse dokunsan ağlayacak gibiydi. Ne oldu Zehra Teyze, dedim. Hemen Fevzi Paşa üzerinde bulunan pastaneye götürdüm ki hem dinlensin hem de olduğunu anlatsın diye. Başka zamanlarda hiç böyle şeyleri kabul etmez, hele hele dışarda bir yerde yemek –içmek onun kabul edeceği şeyler değildi. Ama bu sefer durum farklıydı sanırım.

Sıcak saleplerimizi içerken söze başladı. Ah evladım, şöyle kadınlar pazarından çıktım kuru gıda alayım diye, hava yağmurlu, ağır ağır gidiyorum. Ama canım evladım kaldırımdan gidemiyorum ki, kaldırımlar olmuş lokanta sanki ülkede kıtlık var gibi, her kaldırım masalarla işgal edilmiş. Üstelik yemek yiyenlerin tam arasından geçiyorum. Düşünsene iki masanın ortasından geçiyorum ve sağımda solumda insanlar yemek yiyor. Geçerken ben utanıyorum. Aşağı insem arabalar geçiyor ya da kaldırımın hemen yanına arabalar park etmişler. Bu kul hakkıdır. Bunları derken bir taraftan da ağlıyordu tabi. Aman Zehra Teyzem üzülme,  ağlama bunlar için, dedim ama bana verdiği cevap çok ilginçti:

“Canım evladım ben kendim için değil, ya da kızdığım sinirlendiğim için ağlamıyorum ki. Onlar için ağlıyorum. İşgal edilmiş kaldırımlarda yemek yiyen insanlar, kul hakkına girdiklerini bilmiyorlar. Yarın Allah’ın huzurunda mahcup olacaklarını bilmiyorlar. Onların o halini düşünüp onlar için ağlıyorum. Birkaç dükkâna sordum, bu masalar niye kaldırımda diye biz kaldırım işgaliye parası verdik diyorlar. Gayet rahatlar. İyi ama ya insanların geçiş hakkı ne olacak. Bu kul hakkıdır, hem yemek yiyen, hem orada oturan hem de masaları atan huzuru mahşerde sorumludur diye düşünüp ona ağlıyorum evladım, birilerinin bunları anlatması lazım. Yoksa yarın bu dünyadan ayrıldıklarında hiçte ummadıkları ya da küçük gördükleri bu kul hakkı yüzünden zor durumda kalmalarını istemem. “

Kısaca:

  “Aranızda birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günaha girerek yemek için, onları hâkimlere (rüşvet olarak) vermeyin.”   (BAKARA SURESİ – 188. AYET)

Şuara suresi 183.ayet: “İnsanların hakkı olan şeyleri kısmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.”

Hud Suresi 85.ayet: “Ve ey kavmim! Ölçüyü ve tartıyı adaletle yapın; insanlara eşyalarını eksik vermeyin; yeryüzünde bozguncular olarak dolaşmayın.”

Mütafifin Suresi:İ 6.ayet: “Öyle bir gün ki, insanlar o günde âlemlerin Rabbinin huzurunda divan duracaklardır.”

Hadis-i Şerif: Üzerinde kul hakkı olan buna tevbe için, kul hakkını hemen ödemeli, onunla helalleşmeli, ona iyilik ve dua etmeli. Mal sahibi, hakkı olan ölmüş ise, ona dua, istigfar edip vârislerine verip ödemeli, bunlara iyilik yapmalıdır. Çocukları, vârisleri bilinmiyorsa, o miktar parayı fakirlere sadaka verip, sevabını hak sahibine bağışlamalıdır

Yorum yapın