İNTERNET “NET” Mİ?

Teknoloji adamı çeker!
Bir uzmanına soralım dedik ve Melih Bayram Dede ile bir söyleşi gerçekleştirdik..
Türkiye için özellikle Türk halkı teknolojiyi doğru kullanıyor mu? Yani sizce kullanmadığımız teknolojiye ne kadar para ödüyoruz milletce? Bunun önüne geçebilmek için ne yapmamız gerekiyor?
Teknolojiyi doğru kullanmak derken, sanırım daha çok, gereğinden çok teknolojik harcama yapılmasını kast ediyorsunuz. Türk halkı, teknolojiye çok sıcak. Yeni çıkan her teknolojiyi imkanı varsa alıp denemek, kullanmak istiyor. Bunda tabii, aşırıya kaçan uygulamalar da görmüyor değiliz.

Bu noktada maalesef bize kötü bir alışkanlık var. Teknolojik ürünler, prestij göstergesi olarak algılanıyor. Aslında telefon kullanımı, sadece konuşmak ve SMS atmaktan ibaret olan biri, gösteriş olsun diye, en pahalı cihazları satın almaktan kendini alıkoyamıyor. Teknolojik bir ürün alırken, öncelikle ihtiyacımızı belirlememiz gerekiyor. Yani bir ürün almadan önce bu ürünü ne amaçla kullanacağımızı, iyi analiz etmeliyiz. Fazla detaylı, hiç kullanmayacağımız özellikleri bulunan bir ürüne para vermek yerine, sadece ihtiyacımız olana yönelmeliyiz.

Teknolojiden korkmayalım ama her teknolojiyi de olduğu gibi mi alalım sizce bunun bir ombudsmanı ya da teknolojinin RTÜK’ü olmalı mı?

Teknoloji kullanımında ya da tüketiminde bir denetim olması gerektiği görüşünde değilim. Teknolojik ürünleri üretimi, ithalatı, ülke içindeki satışı ve satış sonrası destekler konusunda zaten ilgili bakanlıkların sorumlulukları mevcut. Ürünlerin en az iki yıl garantili olması, tüm illerde yaygın servislerinin bulunması, kullanma kılavuzlarının Türkçe olması ve satışı yapılan ürünlerin yedek parçalarının mutlaka bulunması yasal bir zorunluluk. Ancak bu zorunluluklara her şirket uyuyor mu? Hayır.

Burada sorumluluk tüketiciye düşüyor. Yaşadığı problemleri ilgili bakanlıklara, tüketici hakem heyetlerine, tüketici kuruluşlarına bildirerek takipçisi olmaları gerekiyor. Bir dizüstü bilgisayar aldınız ve arızalandıysa, ilgili şirket sizi aylardır yedek parça için bekletiyorsa, burada bir kusur vardır. Bunlara karşı sessiz kalınmaması gerekiyor. Ayrıca bakım onarım sürecinde şirketlerden geçici olarak kullanacak bir ürün talep etmemiz gerekiyor.

Teknoloji doğru kullanmak için kurslar veya daha açık kılavuzlar hazırlanamaz mı?

Kullanma kılavuzlarının Türkçe olması yasal bir zorunluluk. Ayrıca teknolojik ürünlerde Türkçe menü de öyle. Türkçe kullanma kılavuzu, Türkçe menü konusuna, kullanıcıların hassasiyet göstermesi gerekiyor. Aksine durumlarda, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın ilgili birimlerine başvurabilirler. Bu ülkede sattığı teknolojik üründe, Türkçe desteği sunmayan şirket, zaten bu ülkeye, bu ülkenin diline ve en önemlisi bu ülkenin insanına saygı göstermiyor demektir.

İnternet güvenliği giderek önem kazanıyor sizce internet ne kadar güvenli giderek güvenliği artıyor mu? Yoksa güvensizlik kaynağı olmaya devam ediyor mu?

İnternet güvenliği konusunda kullanıcıların bilinçli olmaları gerekiyor. Bilgisayarlarında hangi güvenlik yazılımlarını kullanmaları gerektiğini doğru tespit ettikten sonra, bu yazılımları sürekli güncel tutmak ve belli periyotlarda bilgisayarda virüs taraması yapmak ihmal edilmemeli. İnternetten gelebilecek risklerin neler olduğu ve bunlarla nasıl başa çıkılacağını ancak, bu konudaki makaleleri okuyarak bilgilenmek mümkün. Olta saldırılar, truva atları, solucanlar ne yapar, bize nasıl zararlar verir bunları bilmek ve çok dikkatli olmak gerekiyor. Maalesef ülkemizde bu bilinç oluşmuş değil.

Çeşitli vaadler içeren ya da bir hediye kazandığınızı yazan elektronik postalardaki linklere hemen tıklamak bu sayede, bilgisayara virüs bulaşmasına neden olmak, çok karşılaştığımız durumlar. Bankalar adına geliyormuş gibi gözüken ve kullanıcılardan internete bankası şifresini isteyen elektronik postalarda bile itibar edenlerle karşılaşıyoruz. Bu konuda, internetten hizmet veren kurumların belli aralıklarla bilgilendirme yapmaları, hiçbir şekilde elektronik postayla bilgi güncelleme yapmadıklarını hatırlatmaları gerekiyor. İnternet bankacılığı şifresi alan ve bu hizmetten ilk kez yararlanacak olanlar, öncelikle bir güvenlik bildirimi yapılmalı.

İnternetin güvensizlik kaynağı olduğu konusuna gelirsek, aslında tehlike internet değil, interneti kullanarak, kötü eylemler yapmak isteyenler tehlike. Her şeyde yine insan unsuru ortaya çıkıyor. İyi ve kötünün her zaman varolacağını düşünürsek, bu tür olumsuzluklarla karşılaşıldığında bunu genel olarak internete mal etmek yerine, bu eylemin arkasında, gözünü para hırsız bürümüş kötü amaçlı insanlarlar olduğunu düşünmeliyiz. Sonuçta eylem haksız gelir elde etmek, internet hesabına izinsiz girerek para çalmaksa, burada sadece hırsızlık metotlarının değiştiğini düşünmek gerek. Hırsızların metotları, değişen teknolojiyle birlikte değişiyorsa, bizim de onlara hedef olmamak, zarar görmemek için güvenlik konusunu asla ihmal etmememiz gerekiyor.

Teknoloji kullanımında gençliğe dönük tavsiyeleriniz nelerdir? Nasıl kullansın teknolojiyi?

Teknoloji kullanımında, ihtiyaca göre ürünler aramalarını, fiyat performans oranına dikkat etmeleri, aynı özelliklerdeki ürünler arasında en ekonomik olanı seçmelerini öneririm. Sonuçta bir elektronik ürünün ömrü en fazla üç yıl. Ancak şirketler, sürekli yeni ürünler çıkararak, bizi psikolojik olarak, sürekli yeni ürüne terfi etmek zorundaymışız gibi bir hava oluşturuyor. Her çıkan ürünü almak, bir cep telefonumuz varsa, hemen üst modeli çıktığında, üst modeli almak zorunda değiliz. Önemli olan bir ürüne para ödedikten sonra, onu ne kadar uzun süre kullandığınızdır. Ekonomik olarak iyi durumda olmayan insanların bile maalesef, yeni cep telefonlarına terfi konusunda, müsrif davrandıklarını görüyoruz. Bu da ne kadar büyük bir yanılgı içine düşüldüğünün açık bir göstergesi.

Sizce Türkiye bir yazılım cenneti olabilir mi? Yani bunca gençliğimiz var diye övünüyoruz bunu nasıl nakde çevirebiliriz?

Türkiye yazılım cenneti olabilir mi? Yazılım da bir rol üstlenebilir ama buna cennet denir mi bilmiyorum. Hindistan gibi ucuz işgücü olan bir ülke varken, Türkiye bu rekabette yer alabilir mi? Spesifik alanlarda, mobil uygulamalarda, benzersiz çözümler geliştirilerek ancak bu mümkün olabilir. Türkiye’de teknokentlerde yazılım geliştiren firmaların sayısı azımsanacak kadar değil. Ancak, Türkiye’de yazılımı bir ihraç ürünü olarak yekün tutması için daha zaman var.

Bu dinlemeler, izlemeler sizce ülkemizde Big Brother gerçekleşebilir mi? Ya da zaten var mı?

Dinleme ve izlemeler yeni bir şey değil. Bunu yapmayan ülke yok. Devletler ‘devlet çıkarı’ gerekçesiyle hukuka bağlı kalmaksızın dinleme de yapıyor izleme de. İnsana dayalı istihbarat, gelişen teknolojiye rağmen önemini sürdürüyor. Buna rağmen, teknolojik istihbarat da büyük gelişmeler var. Bugün internet devasa bir istihbarat kaynağı. Hem de açık istihbarat yoluyla elde edilebilecek, analiz edilecek bilgiler, akıl almaz derecede. Türkiye’de son zamanlarda tartışılan izlemelere gelirsek, yasadışı dinleme ve yasal dinleme diye konu ikiye ayrılıyor.

Ancak Türkiye’de bu durum çok net değil. Dinleme cihazlarını artık herkes alabiliyor, herkes herkesi dinleyebiliyor. Bu anlamda mahremiyet söz konusu değil. Ayrıca Türkiye’de yasal dinlemelerde de sorun var. İlgili yasaya/yönetmeliğe göre suç şüphesiyle dinlemeye alınan ve teknik takip sonrasında, bir suçu olmadığı tespit edilen kişilere, kendisinin neden dinlenmesine ilişkin bilgilendirme yapılması gerekiyor. Bu kural maalesef yaygın uygulanmıyor.

Türkiye’de internet ve bilgisayar kullanımında gelinen noktayı nasıl yorumluyorsunuz?

Bu alanda maalesef tüketici durumundayız. Batılı şirketleri, iyi para kazanacağı, genç nüfusa sahip bir ülke olarak dikkat çekiyoruz. Ayrıca devletin teknolojik yazılım ve donanım çözümlerinin de tamamen yerli olduğunu söyleyemeyiz. Bu alanda tüketici değil, üretici konumuna gelmemiz gerekiyor. Bunu söylemek, sermaye düşmanlığı, yabancı karşıtlığı olarak nitelendirilmemeli. Her ülke, kendi ihtiyacı olan teknolojik çözümleri kendisi yapabildiği oranda üretmeli. Çünkü hem donanım hem de yazılımların içinde ne gibi fonksiyonlar olduğunu her zaman tespit edemezsiniz.

Bilgisayar sektöründe programların bu kadar pahalı olması korsana yönlendiriyor deniyor, sizce korsanın gerçek sebebi nedir?

Türkiye’de yazılım fiyatları gerçekten yüksek. Bir yazılımın, Amerika’daki satış fiyatı, Türkiye’dekinden daha düşük. Bazen aynı fiyata da gelen ürünler görüyoruz. Ancak fiyat belirlerken, Türk insanının satınalma gücünün dikkate alınması gerekir. Örneğin ABD’de 1000 dolara satılan bir yazılımı, Türkiye’de de 1000 Dolar’a satmak, korsan yazılımı tetikler. Düşünün 1000 Dolar’a bilgisayar alıyorsunuz, üzerinde kullanacağınız yazılımları maddi karşılığı bunun neredeyse 10 katı. İşin fiyat yönü böyleyken, Türk insanının yazılımı bir değer olarak görmediğini, yazılıma para verme alışkanlığı olmadığını da hatırlatmış olalım.

Virüs üretimi yine firmaların işi mi?

Bu dile getirilmekten usanılmayan bir komplo teorisidir. Domuz gribini domuz gribi aşısı üreten şirketler üretmişse, virüsleri de antivirüs şirketleri üretmiştir. Şimdi çıkın işin içinden!

Fahri Sarrafoğlu konuştu

Yorum yapın