İŞTE KRİZDEN ÇIKIŞ YOLU

İşte krizden çıkış yolu dedik de hemen daha yazının başında alın işte krizden çıkış reçetesi bu diye bir hazır formül beklemeyin. Ya da yemeklerden önce bir kaşık, aç karnına tok karnına ilaç verir gibi bir reçete vermeyeceğim size… Ama sizde haklısınız toplum olarak o kadar alıştık ki “hap bilgilere ” hemen olsun bitsin veya hemen öğreneyim diyoruz… Neyse efendim, geçen haftaki yazımızı okuyanlar hatırlarlar dünyadaki krizin sebebinin sanal değerlerden yani olmayan değerlerden çıktığını söylemiştik. Ve bu yüzden de olmayan değerlerin abartılmasından dolayı da gerçek değerinin 7 kat fazlasına kadar sanal değerler biçildiğinden bahsetmiştik… Bu hafta ise mevcut krizden GERÇEKTEN KURTULMANIN yollarından bahsedeceğiz.




Sizin de az çok basından veya medyadan takip ettiğiniz gibi tüm dünyanın gözü 15 Kasım’da yapılacak olan toplantıya çevrildi. Hatırlayalım ne toplantısı yapılacaktı?  Kapitalizmin çöktüğünün ilanını yapacaklar ama dilleri varmıyor acaba biraz daha nasıl ömrünü uzatırız veya yeni bir sistem kurabilir miyiz toplantısı olacak bu… Dünya, mali krizi ve çözüm yollarını tartışmak için 15 Kasım’da ABD’nin başkenti Washington’da toplanıyor. Toplantıya G20 ülkelerini oluşturan Arjantin, Avustralya, Brezilya, Kanada, Çin, Fransa, Almanya, Hindistan, Endonezya, İtalya, Japonya, Meksika, Rusya, Suudi Arabistan, Güney Afrika, Güney Kore, Türkiye, İngiltere, ABD ve AB’nin liderleri katılacak. ABD seçimlerinden 11 gün sonra düzenlenecek zirve öncesi, liderlere Beyaz Saray’da bir yemek verilecek.  Zirvede liderler finans krizinin nedenlerini ve gelinen noktayı tartışacak.

Sonuçta ne çıkacak az çok tahmin edebiliyoruz? Geri kalmış ülkelere daha fazla yardım edilecek, üretim artacak, işçi ücretleri sabitlenecek veeeeeee kapitalizm kurtulmuş olacak. Ha biraz da vatan-millet edebiyatları çokça yapılacak. Mesela toplantı sonrası hemen şovlar yapılacak, yeni ABD Başkanı diyecek ki maaşıma zam istemiyorum ya da bizim başbakanımız diyecek ki bu sene milletvekilleri maaşlarına zam yok… Ya da bunun gibi geçice şova dönük tedbirlere de şimdiden alışalım.

Efendim lafı yine uzattık değil mi? Değerli okurlarım bütün bunların hepsi geçice tedbirlerdir. Yani 15 Kasım’da hangi tedbirler alınırsa alınsın, ya da alınan tedbirler uygulamaya geçilsin sonuçta sadece krizin biraz daha gecikmesi veya kapitalizmin biraz daha hasta adamlığı uzayacak o kadar. Şimdi ikide bir kapitalizm öldü –ya da ölüyor hasta diyorum da sakın bana aman yoksa sosyalizmi ya da komünizmi tavsiye ediyorsunuz diyebilir siniz? Yok, canım olur mu? Ooo onlar öleli yıllar ölüyor. Eskiye rağbet olsaydı bitpazarına nur yağardı…

Krizin çözümü, emek-üretim-paylaşımdadır. Nasıl mı?  fabrikada çalışan işçi emeğini kaytarmadan, verecek. Sabah işe gelince gözü mesainin bitiminde olursa ya da ne kadar az çalışırımın hesabını yaparsa sıkıntı orada başlar. Ortaya çıkan ürün de kalitesiz olur hem emek hem de para ve zaman kaybı olur. Öte yandan işveren de özverili çalışan işçisinden ne kadar çok kırparım, ne kadar az zam yaparım ya da nereden kısıntı yapsam da işçi maliyetlerini azaltırım diye art niyetli düşünürse yine o işten, o fabrikadan istenilen üretimi beklemeyin siz. Evet bu güne kadar kapitalizm bunu yaptı. Yani işçiyi sadece bir makine gibi gördü, nasıl makinenin yıllık bakımı varsa, tamiri varsa amortismanı varsa işçiyi de öyle gördü. Kazan-kazan şekliyle bakmadı. Tıpkı İngiltere’de sanayi devriminde soğumayan yataklar diye bilinen dönemde olduğu gibi 24 saat vardiya, üretim artıyor ama elde edilen üretimden paylaşım çok az fırından ekmek çıkıyor ama işçiye gelen pay sadece birkaç bisküvi olursa sonuçta ortaya çıkacak olan krizin habercisi demek… İşveren işçisini de kendisi gibi düşünürse, onun hayat standardını nasıl yükseltebilirim derse. Yani büyük harflerle yazıyorum ART NİYETLİ düşünmezse sonuçta ortaya çıkacak olan kazanç her iki kesim içinde adil ve kazançlı olacak.

Aslında kapitalizm neye benziyor biliyor musunuz? Düşünün elinizde sadece bir kartopu var. Everest’in tepesine çıkıyorsunuz oradan o kartopunu atıyorsunuz. Ne oldu? Kartopu aşağıya kadar yuvarlana yuvarlana kocaman bir kar kültesi oldu. Sadece kartopunu aşağıya attık o kadar… O kartopu nasıl büyüdü de kocaman kar kütlesi oldu, kimin karından aldı o bizi ilgilendirmiyor benim kartopum büyüdü ya…

İşte şimdi dünya bu art niyetli yani arkasında başka anlamları olan, güzel düşünmeyen kapitalist düşünce yüzünden sıkıntıya girdi. Sonuçta hemen yapılacak iş emek-üretim-paylaşım üçgenini tekrar dengeye getirmek. Günümüz ekonomistleri üretimin yapılabilmesi için dört faktörün gerekli olduğunu kabul ederler. Kabul edilen üretim faktörleri şunlar: Sermaye, emek, doğal kaynaklar ve bu üç kaynağı bir araya getiren girişimci (müteşebbis). Yani üretimin yapılabilmesi için dört faktörün bir arada olması gerekiyor. Paylaşıma gelince ürün, girişimci, emek ve sermaye, yani üç faktör arasında paylaşılmaktadır. Ama küresel dünyada paylaşım bırakın eşit olmayı adil olmadığı gibi adile yakın bile değil. Küresel barışın hem ekonomik hem de siyasal olarak sağlanması için dünya çapında paylaşım da, yani, üretilen değerlerin paylaşımı da fevkalade önemlidir.   Altı yüz milyon Batılı büyük bir debdebe içerisinde yaşarken Altı milyar insanın sefalet içinde yaşıyor. Ortada adil olmayan bir paylaşım var. Üstelik daha çok çalıştırılıyorlar. Yaşadıkları ülkeler hammadde kaynakları bakımından Batı ülkelerinin birçoğundan daha zengin.

Kısaca diyorum 15 Kasım’da toplanacak dünya liderleri eğer niyetlerinde samimilerse yani gerçekten üretimin adil paylaşımı için bira araya geliyorlarsa ve sözlerinde de samimilerse aldıkları kararları da samimi bir şekilde uygularlarsa başarılı olurlar. Ama yok daha fazla nasıl zengin olurum, eskisi gibi NASIL SÖMÜRÜRÜM-NASIL YENİ SÖMÜRGE BULURUM veya ÜRETTİĞİMİ ZORLA SATACAK BİRİLERİNİ BULURUM diye bir araya geliyorlarsa bu kriz bitmez… Tam tersi daha da kötüleşir.

Yorum yapın