ŞİFA DAĞITAN İLLERİMİZ

Şimdi size desem ki Malatya ne iyi ünlü, hemen dersiniz ki kaysı… Yine Kayseri desem denir ki pastırma… Ya da Erzurum deyince akla ne gelir? Oltu taşı mı? …Şöyle illerimize bakalım neyi ile meşhur, ya bir yiyecek, ya tarihi ve turistik yerler ile… Peki, hiç aklınıza geliyor mu hastanesi ile meşhur, büyük külliye halinde sadece bir dal da hizmet veren hastanemiz var mı? Var diyeceksin var birkaç il İstanbul, Ankara, İzmir… Yok, benim dediğim Üniversite hastaneleri değil… Mesela Konya’da büyük bir hastane yapılsa ve bu hastane sadece KALP ile ilgili araştırma yapsa, çalışmasını sadece KALP üzerine yürütse… Eskişehir mesela burada da sadece ORTEPEDİ üzerine ihtisas yapsa… Yine Çankırı, Kastamonu gibi illerimizin aynı zamanda sağlık konusunda da ÖNE ÇIKMALARI çok iyi olur… Neden mi? Çünkü dünyanın pek çok ülkesindeki birçok kent, ekonomisini sağlık turizmi üzerine kuruyor.  Bugün dünyanın bir çok ülkesi açık kalp cerrahisi, organ nakli, eklem protez ameliyatları, plastik-estetik ameliyatlar ve görme kusuru düzeltme ameliyatları oldukça başarılı bir şekilde gerçekleştiriliyor. Aynısı Türkiye’de pek ala yapılabilir. Hele hele Türkiye Cumhuriyetleri-Ortadoğu ve Afrika’dan Avrupa’dan dahi hastalar şifa bulmak için ülkemize gelecekler…

Devamını oku

ŞÜKRAN TÜRKİYE

Yıllardır daha doğrusu ilkokuldan beri bize öğretilen bir şey vardı “Araplar bizi arkadan vurdu”…Evet bu satırları okuyan sizler bu sözlerle büyümedik mi? Bilerek veya bilmeyerek (iyi niyetli düşünüyorum bilmeyerek diyorum) bizi birbirimizden yıllardır uzak tuttular… Hatta ticaretimiz bile sadece AB ile sınırlı kaldı… Düşünün bir kere Kuveyt yılda 40 milyar dolardan fazla ithalat yapıyor ki bunun büyük bir kısmı gıda oluşturuyor ama gel gelelim Türkiye’nin buradan aldığı rakam 1 milyon dolar bile değildi daha düne kadar…

Devamını oku

25 HAZİRAN’I UNUTMAYALIM LÜTFEN…

Bedir Savaşı, 13 Mart 624 cuma günü Müslümanlarla Mekkeli Kureyşliler (Müslümanların kullandıkları tabire göre Müşrik) arasında yapılmıştır. Müslümanların ilk savaşı olarak kabul edilir. Ve o günden bugüne kadar binlerce demeyelim de milyonlarca şehit verdik ve hala da vermeye devam ediyoruz. Öncelikle tüm şehitlerimize selam olsun Rabbim şefaatlerine nail eylesin…

Devamını oku

SİZ HANGİ MÜZİK YARIŞMASINI İZLİYORSUNUZ?

Geçen hafta Ankara’dan İstanbul’a gelirken köprü trafiği yüzünden neredeyse 9 saatte İstanbul’a ulaştık… Otobüs adım adım giderken kaptan da can sıkıntısından olacak kanalları karıştırmaya başladı. Hangi kanalı açtıysa mutlaka bir müzik yarışması var. Kimi koroları yarıştırıyor, kimisi daha çocuk hatta neredeyse bebek olanları dahi yarıştırıp illa ŞARKI söylettiriyor.  Kimisi de Romenleri yarıştırıyor. Kimisi genç-yaşlı demeden müzik yarışması yapıyor… Otobüste şöyle bir kulak misafiri oldum ön tarafta oturan yaşlı teyze şunu söyledi yakında bunlar 70’likleri de çıkartıp dans ettirilirlerse şaşırmam…

Devamını oku

ŞEYTANIN SEVDİĞİ ÜLKE

The Guardian gazetesi, Konda tarafından gerçekleştirilen araştırmaya göre Türkleri, ” yüzde 70’e yakın bir bölümünün hiçbir zaman kitap okumadığına, yüzde 72’sinin hiçbir zaman ya da çok ender yeni teknoloji ürünü aldığına dikkat çekti. ”  Yani yabancılar bizi Türkler Kitap okumaz olarak biliyor… Öte yandan başka bir araştırma sonucuna göre de Türkiye’de ihtiyaç maddeleri sıralamasında kitabın 235. sırada yer aldığı bildirildi. Bağımsız Eğitimciler Sendikasından (BEŞ) yapılan yazılı açıklamada, sendikanın AR-GE biriminin “Türkiye’nin Okuma Alışkanlığı” adlı bir raporuna göre Türkiye’de okunan kitaplar, genellikle “siyaset, aşk, cinsellik” konularını işliyor. Günde ortalama 5 saat televizyon seyreden Türk halkı, kitap okumaya yılda yalnızca 6 saat vakit ayırıyor.

Devamını oku

EN ALTTAKİLER…

Babamın esnaf olması sebebiyle hatırlarım. Yıl 1972 yılından 79 yılına kadar Aksaray’da bulunan dükkânımıza Almanya, Avusturya, İsviçre ve azda olsa İngiltere’den o zamanki adıyla alamancı (!) kardeşlerimizden mektuplar gelirdi. Bunları toparlar daha sonra köyüne, eşine çocuklarına gönderirdik. Ya da eşi ve çocukları gelir alırlardı. Hatta bu işçi kardeşlerimiz parayı direk babamın adına gönderirler babam gider bankadan alır eş ve çocuklarına ihtiyaç oldukça verirdi. Çünkü güven tesis edilmiş, azar azar verilir. Ayrıca eve de göz kulak olunur, çocukların okuyup okumadıkları köyde neler olduğu aylık olarak o rapor edilirdi… Ha birde telefon vardı… Haftada bir gün saat verilir. İşçi kardeşimizin ailesi ve çocukları gelir telefon beklerlerdi. Çünkü işçimiz Almanya’dan arayacaktı… Telefon sonrası mutlaka ağlanırdı. Hanımı ağlar, çocuklar ağlar, biz üzülürüz… Evet, o yıllar öyleydi… Gurbeti sadece işçi ailesi yaşamazdı bizde yaşardık, esnafta da yaşardı…

Devamını oku

HAYIRDIR İNŞALLAH

Aman efendim sormayın geçenlerde bir rüya gördüm ki ne rüya ne rüya… Ter içinde kaldım. Hayırdır inşallah, Türkiye’de miyim yoksa başka bir ülkede mi? Yoksa aradan 20–30 yıl geçti de ben görmedim mi?  Uyku sonrası kendime gelmeye çalışırken gözüme akşamki gazete başlığı takıldı. Haberi okuyunca gördüğümün rüya olduğunu o zaman anladım… Gazete başlığı şöyleydi Baro, YÖK’ün katsayı adaletsizliği ile ilgili aldığı kararı kabul etmeyerek  Danıştay’a başvurduğu  yazıyordu… Evet, bunu okuyunca dedim ki yine üstüm açık yattım da böyle rüya gördüm. Yaz günü işte üstü açık yatmaya gelmiyor böyle garip garip rüyalar görüyorum…

Devamını oku

İLLE DE VATAN

Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.

Birkaç gündür İHH’nın ev sahipliğinde Lübnan’ın Başkenti Beyrut’tayız. Beyrut’ta ve diğer şehirlerde bulanan Filistin kamplarını geziyoruz. Ramazan’ın ilk gününden itibaren buradaki diğer yardım kuruluşlarının da desteğiyle İHH’nın gönderdiği yardımlar teker teker ihtiyaç sahibi olan Filistinli kardeşlerimize dağıtılıyor… Erzak ve diğer eşyaların dağıtımı sırasında Türkiye’de görmeye alışık olduğumuz görüntüleri burada göremiyoruz. Hatırlayın Türkiye’deki görüntüleri, yardım dağıtılır adeta yağma gibi. İnsanlar üst üste… Ezilenler, bu arada rencide olanlar, eza görenler…Ama burada daha ilk gün Cuma namazında Hutbe’de uyarılıyor Beyrutlu  Müslümanlar ve hatip efendi şu ayeti okuyor : “Bakara Suresi 263.ayet meali Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden gönül kırma gelen bir sadakadan daha hayırlıdır….” Yine hatip efendi ikinci olarak Fussilet Suresi 33.ayeti kerimeyi tekrarlıyor  “Allah’a çağıran, Salih amel işleyen ve ben Müslümanlardanım diyenden daha güzel sözlü kim olabilir…”

Devamını oku

ŞİMDİ KUCAKLAŞMA ZAMANI

Yıllar önceydi, 12 Eylül olmuş aradan bir hafta geçmişti üzerinden. Bir akşamüzeri tam ailece sofraya oturmak üzereyiz. Kapı çaldı. Gelen asker, babamı istiyordu. Ne oldu demeye kalmadı babamı götürdüler. Neden mi?  4 yıllık komşumuz olan Astsubay çavuş ki hemen hemen hergün görüştüğümüz ailece birbirimizi tanıdığımız birisiydi. Babama kızıyor. Neden arabayı sokağa bırakmışız… Allah Allah aylardır zaten araba sokakta duruyor o zaman bir şey denmemişti. Bir şikâyet yoktu. Hatta zaman zaman komşumuz olan Astsubay’ın ailesi ile birlikte babam bizi gezmeye götürürdü. Şimdi ne  oldu da kızdı. Kafam almıyordu? Ben bunun bir şaka olduğunu düşünüyordum hala. Ama hayır şaka değildi. Devir 12 Eylül dönemiydi. Ve komşumuz da olsa babamı götürtmüştü.  Ve babam sabaha kadar karakolda kaldı… Babam da bunun bir şaka olduğunu düşünüyordu. Acaba tavlada yendim de ona mı içerledi diye de espri yapmıştı. Ama hayır o Astsubay komşumuz babamı karakola çağırtmış nezarete koymuş ve yanına da hiç uğramamıştı.  Babam şaşkın, biz şaşkın neden böyle bir şey oldu. Yıllardır komşuluk yaptığımız iç içe olduğumuz biri nasıl böyle bir şey yapar. Sabaha kadar bizim neler çektiğimizi bir bilse… Ve sonra sonrası tabii ki kalpler kırıldı. Üzüldük…

Devamını oku

KISSA BİZDEN HİSSE SİZDEN

Bu hafta sizlerle kısa kısa bazı hikâyeler paylaşmak istiyorum. Hem bayram öncesi hem de bayramda düşünerek kıssalardan hisse alalım…

 

Dua

Brenda yamac tırmanışı yapmak isteyen genç bir kadındı. Bir gün cesaretini toplayarak bir grup tırmanışına katıldı. Tırmanacakları yere vardıklarında, neredeyse duvar gibi dik, büyük ve kayalık bir yamaç çıktı karşılarına. Tüm korkularına rağmen, Brenda azimliydi. Emniyet kemerini taktı, ipi yakaladı ve kayanın dik yüzüne tırmanmaya başladı. Bir süre tırmandıktan sonra, nefeslenebileceği bir oyuk buldu.. Orada asılı dururken, gruptan yukarıda ipi tutan kişi dalgınlığa düşerek ipi gevşetiverdi. Aniden boşalan ip, hızla Branda nın gözüne çarparak lensinin düşmesine neden oldu. Lens çok küçüktü ve bulunması neredeyse imkânsızdı. Lens yamacın ortasında bir yerlerde kalmıştı ve Brenda artık bulanık görüyordu. Ümitsizlik içinde Brenda, lensini bulması için Allah’a dua edebilirdi yalnızca. Ve içten içe düşünüp dua etmeye başladı. “Allahım! Sen şu anda buradaki tüm dağları görürsün. Bu dağlar üzerindeki her bir taşı ve yaprağı bildiğin gibi, benim lensimin yerini de biliyorsun. Onu bulmama yardım et.”

Devamını oku

TÜRKİŞŞŞ KEBAP, TÜRKİŞŞŞ LOKUM

Dünya bizi nasıl tanıyor diye çeşitli sitelerde araştırma yapılmış… Ve sonuç:” Türkiye eşittir Türkiş kebap ve Türkis lokum”…Evet, yanlış okumadınız… Aynen öyle Dışardan Türkiye deyince ilk akla gelen meşhur kebabımız ve lokumumuzmuş… Türkiye`nin 2009 yılı tanıtım bütçesi için Kültür ve Turizm Bakanlığı, Maliye Bakanlığı`na 2009 yılı tanıtma bütçesi olarak 140 milyon dolar ayırdı… Ama sonuç, Türkish kebaptan öte gitmiyor… Diyeceksiniz ki niye? Niyesi şu: Türkiye bugüne kadar söyler misiniz?

Devamını oku

HAYIR DİYEBİLEN TÜRKİYE

Türkiye Dışişleri Bakanımız Davutoğlu ile birlikte son zamanlarda çok ciddi ve bugüne kadar yapılamayan işler yapıyor her ne kadar fincancı katırları ürkecek gibi olsa da sanırım ürkütmeden dış politikamızda yeniden şekillendirmenin zamanı geldi.

Kamuran İnan’ın “Hayır Diyebilen Türkiye”adlı kitabını yıllar önce okumuştum. Sayın İnan, Türk dış politikamızda hayır demenin ne kadar zor olduğunu kitabında üzüntüyle anlatıyordu. “İnsanımız, Türkiye`Nin Gür Sesini Duymaya Hasret Kaldı” Diyen Kamran İnan, Türk Devletinin Dış Güçlere Karşı Teslimiyetçiliğinden Ve “Evet Efendim”Ciliğinden Kurtulup, “Hayır” Diyebilme Cesaretini Göstermesi Gerektiğine İnanıyor.

Bu Düşünceden Hareketle Yazdığı Ve Gençlere İthaf Ettiği Kitabında, İçlerindeki İsyanı Dışa Vurmayan İnsanımızın Tercümanı Olmaya Çalışıyor. Türkiye`Nin “Hayır” Diyebileceğini, Demesi Gerektiğini; Üzerine Sinen Komplekslerden Arınmasının Lüzumunu Anlatıyor.

Devamını oku

LÜKS TÜKETİM NEREYE KADAR

Son 5 yılda ithal lüks tüketime tam 76,4 milyar dolar harcadık. Yani yılda 13 milyar 739 milyon 600 bin dolar, ayda 1 milyar 144 milyon 966 bin dolar, günde 37 milyon 642 bin dolar, saatte ise 1 milyon 568 bin dolar harcanmış. Türkiye`nin lüks tüketim harcamalarının ortaya çıkardığı gerçek, petrolden sonra cari açığı tetikleyen en önemli unsur olduğunu ortaya koydu. Lüks tüketim kalemleri arasında kavun kabuğundan elmasa, peynirden muma kadar pek çok ürün yer alıyor. Lüks tüketim harcamalarının gıda ürünleri ve içecek kaleminde, 2003 yılında 1,6 milyar dolar, 2006 yılında 2,4 milyar dolar ve 2007 yılında da 2,6 milyar dolar olmak üzere toplam 10 milyar 766 milyon dolarımız yurtdışına gitti.

Devamını oku

HAFTANIN 6 GÜNÜ 24 SAAT ÇALIŞAN FABRİKA OLUR MU

Hafta sonu Samsun daydım. MÜSİAD’ın GİK toplantısı nedeniyle kısa sürelide olsa Samsun’u üçüncü defa görme imkanımız oldu.  Heyecanlı bir MÜSİAD üyesi bana ısrarla Çorap fabrikasını gezdirmek istedi. Fabrikayı gezdik gerçektende iyi ki gitmişiz ilginç bir fabrikaydı. Çorap Fabrikasını gezerken ilginç bir ayrıntı dikkatimi çekti. Çoraplardan artan iplik artıklarını orada çalışan iki bayan küçük küçük top haline getiriyor ve bayan çoraplarına takıyor. Yani normal çorap 1 TL ponponlu olursa 25 kuruş daha ilave. Maliyeti nedir? 2 kuruş… Bu fabrika haftanın 6 günü 24 saat çalışıyor. Hatta 7 gün çalışacakmış ama çalıştıracak işçi bulamayınca şimdilik 6 gün çalışıyor. (İşçi neden bulamamış derseniz işçiler biz hafta içi tatil yapmak istemiyoruz diye kazan kaldırmış da onun için o da Pazar günü şimdilik tatil etmiş…)

Devamını oku

ESKİ KÖYE YENİ ADET Eski Köye Yeni Adet Getirme Zamanı

Aralık 2009 itibariyle son bir yıllık dönemde istihdam 985 bin kişi artarken, kayıt dışı istihdamdaki artış 675 bin kişiyi buldu. Böylece son bir yılda istihdam edilenlerin yüzde 70’i kadar işgücü, kayıt dışı istihdam edilmiş oldu. Yani aslında işsiz yok ama var… Yani hiçbir güvencesi olmadan çalışıyor…

Ajanslardan aldığım bilgilere göre son bir yıllık dönemde kadın istihdamı 575 bin kişi artarken, kayıt dışı istihdam eden kadınların sayısında 463 bin kişilik artış yaşandı. Aralık’ta çalışan kadınlar içinde kayıt dışılık oranı yüzde 57,5’e yükseldi. Son bir yıllık dönemde istihdam edilen erkek sayısında 303 bin, kayıt dışı erkek istihdamında 212 bin kişilik artış oldu

Buraya kadar iyi güzel ama çözüm ne derseniz… Çözüm girişimcilik ruhunun artırılmasında.

Devamını oku